14 Mayıs 2019 Salı

Eski Sahaf Dükkanı -3

Size anlatacağım diğer dostlarımdan biriydi o. Eee nerede kalmıştık, heh hatırladım. Burası kendim için de bir gözlem yerim oldu. Bir arınmadan geçtiğim dönem de oldu. Ve bu arınmadan sonra gözlemlerim bu denli detaylı hale geldi. 

Neydi bu arınma dönemi?


- Uzun hikaye. Fakat, şu kısmını anlatabilirim. İnsanları uzaktan izleyerek gözlemleyebilirsin fikirler edinebilirsin ama onlarla konuşmadan onların arasında olmadan aklındaki fikirlerin tümü yüzeysel kalır ve yanlış olma olasılığı da yüksektir.


' insanları izleyerek onlar hakkında öyküler uydurabilirsin ama güzel öyküler yazmak istiyorsan hayatın içine karışmalısın, hayatı yaşamalısın'


Buraya gelen çoğu insanla bir sohbetim vardır o yüzden. Az yada çok ama vardır. Belli bir kesim de gelmez buraya. Her görüşten her yaşam tarzından kişi gelir. Bazıları ise kitap almaktan çok tartışmak için gelir. Bu tartışmayı yanlış anlamayın ama bir kavga bir olumsuzluk hali değil. Yeni bilgiler ve bakış açıları edilinen tartışmalardan. Ki kitap alanlardan da katılan olur bazen. Yani yeni kişilerin de tanıştığı bir ortam haline geliyor.

Şu heyecanla kitap arayan kızı görüyor musun? Kendi için aramıyor o kitabı. Kendi için aradığı zaman en alt raflardan başlar. Ve dükkanın yarısını dolaşır. Alt katın tabi. Şu an ise heyecanlı, ne aradığını pek bilmiyor gibi. Çünkü alacağı kitabı hediye edecek. Aklında pek çok soru var ve bu soruları cevaplarken kitabı da aramaya devam ediyor.


Şimdi rafların tam ortasına gidecek, üstten aşağıya bakacak ve en altın üç üstündeki raflara bakacak. Dikkatini çeken kitabın iki sıra sağındaki kitabı alıp gelecek. 

- Hediye mi yine?
+ Evet, doğum günü için, güzel bir hediye değil mi?
- Ah! Tabi, güzel bir kitabı seçmişsin yine.
+ Ehehe, teşekkür ederim.

Bu kadar detayı nereden biliyorsun?

- Hediye bir kitap alacağı zaman hep aynı şeyleri yapar. İsteyerek olduğunu da sanmıyorum. Yani, bir takıntı durumu filan yok ama bir alışkanlık olsa gerek içgüdüsel.

Ah! Sormayı unuttum, ne içerdin?

9 Mayıs 2019 Perşembe

Eski Sahaf Dükkanı -2

İnsanları gözlemlemek içinde güzel bir yer burası. Kitapların düzeniyle ilgilenirken çokça şey duydum çokça şey gördüm. Psikoloji okuyan birinin yada sosyoloji okuyan birinin işine fazlasıyla yarayabilecek insana sahip bir gözlem alanı burası. 

Bunları uzun uzun anlatacağım sizem öncesinde gelin biraz başka şeyler anlatayım. Bu dükkanı neden seviyorum mesela. Kitapları ve sahafları severim. Eski tozlu kitapları da öyle. Fakat çoğu sahaf burası gibi büyük yada düzenli değil. Benim için hep eksik kalmıştır bu. Ve burası insanlara aradıklarını dha kolay bulma daha kolay keşfe çıkmayı sunuyor. Günümüzde sahaflar nerdeyse sadece ders kitapları soru kitaplarının satıldığı dükkanlara dönerken burada onlar yok. Yada yalan söylemiyim çok az olsa da var. Onlar da sağlam kaynaklar olduğu için. 

Böyle konuşunca sanki tıklım tıklım bir dükkanmış gibi anlaşılıyor fakat öyle değil. Zaman zaman kalabalık olurken zaman zaman sadece kitapların dinlenme tesisi oluyor burası. 

Özgürün nerden buraya geldiğini anlatayım mesela. Fazla uzun değil onun öyküsü. Daha önce bahsettiğim gibi eski sağlam bir dostumdu. Burayı adam ettikten sonra arada geliyordu laflamaya. Öyle fazla durmazdı tabi. Çalıştığı iş yerindekilerle tartışınca çıkmış oradan. İstese yine benzer iş bulurdu. İşinde iyidi fakat biraz uzak durmak istiyordu o ortamlardan. Eh bu dükkanda da adama ihtiyaç olunca geliyim dedi o günden beridir burda. Keyfi yerinde buraya geldiğinden beri. Arada gelmediği olur ama o kadar da takıldığım konu olmaz. Zaten gelenlerin çoğunu tanıyor oluruz. Neyse.


Dükkanın bir de üst katı var. Orası buraya göre biraz küçük kalıyor. Ve yeni çıkanları popüler olanları oraya koyuyorum. Bunun nedeni basit insanlar kitapları keşfetmeyi arzulamalı . Sadece göz önünde diye bir kitabı almamalı. Üst kattan bahsetmemin sebebini ayrıca daha sonra anlatacağım.

Ah! Müsadenizle, bakmam gereken biri var.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Eski Sahaf Dükkanı

Ahşap zeminin çatırtıları duyuluyordu. Buraya ne kadar iyi bakarsam bakayım bu eskimiş zemin bir süre sonra bu sesleri tekrar tekrar çıkarmaya başlıyor. 

Ah! Burayı böyle düzenli hale getirmek kolay olmamıştı. İlk zamanlarını hatırlıyorum da kitaplar dağınık bir halde neyi nerde arayacağını bilmediğin bie karmaşa halindeydi. Çok uğraştım didindim bu haline getirdim. Ama değdi. Bunu bu dükkana gelen insanların gözlerindeki kamaşmadan anlayabiliyorum. 


Pardon. Kendimden ve dükkandan bahsetmemiştim. Burası eski bir sahaf sahibi olan ihtiyar daha fazla uğraşamayacak hale gelmişti. Ben de yeni dünyaları keşfettiğim bu yerin başka birine gitmesine izin veremezdim. Ondan devraldım. Sonrası ise bilindik hikaye.


Kasada duran ve işlere yardımcı olan Özgür var bir de. Sağlam bir dost sağlam bir karakterdir. Benim ilgilenemediğim çoğu zaman o çevirir burayı. 


Çok kitap olmasına rağmen hala nadir kitapları bulup getirmeye çalışırım. Çoğunu da satmam onun yerine okuma köşelerinde insanlara keyifle okuyabileceği yerler hazırladım. 


Bir de insanların getirdiği kitaplar oluyor. Onları ise ikiye ayırıyorum. İçinde yazı not vs yoksa diğer kitapların yanına koyuyorum. Fakat geçmişi olan bir kitap ise onu özel rafa koyuyorum. Kocaman bir yer aslında onlarca yüzlerce kitabın olduğu bir kısım burası. 


Bazı insanlar benim gibi böyle geçmişi olan kitapları seviyor. Ve kitaplara bakarken tebessümle okuduklarını yakalarım genelde. 


Özel bir his özel bir zevk bu.





6 Nisan 2019 Cumartesi

Kalem

Vücudu uçtan uca yarıp kanı özgür bırakabilecek kadar keskin, zihinleri bulandırabilecek kadar zehirli, ruhu okşayacak kadar naif bir araçtır kalem.

Kalemi güçlü olan biri kendisinin yazdıklarını okuyan herkesi etkisi altına alabilir. Bu manipüle gücüne sahiptir. Kitleleri dahi peşinden sürükleyebilir.

Sarhoş da edebilir. Duyguları öylesine güçlü canlandırabilir ki okurken sizi kendi içine çekip o duygusal sarhoşluğu tattırır.

Kalem böylesine güçlü bir araç bir silah bir güçtür. Bunu önemsemeli insanlar. Yoksa etkisine kapılmak çok kolay.

Benim için de iç dünyamın, bilinçaltımın kapılarını açmak için bir anahtar oluyor. Araladığı kapıdan da şarap tadında öyküler çıkıyor.

İlk Işıklar

Pencereden içeriye süzülen güneş ışıkları uyanıp gözünü açmasına yetti. Gözlerini yavaşça açarken bir yandan esneyip gerindi. Ve güneşin ışıklarını gülümsemesiyle selamladı. 

Çok olmamıştı buraya taşınalı. Apartman dairelerinden, betondan sıkılıp buraya gelmişti. Yine bir şehrin içindeydi ama güneşin ışıklarını görebildiği kapıdan çıktığı gibi yeşilin pek çok tonunu görebildiği bir yerdeydi artık. Evi belki biraz ufak belki bir kulübe havasındaydı ama bu pahalı apartkan dairelerinden ve insanların düşüncesizliğinden daha güzel gelmiş ve daha mutlu yapmıştı.

Gözü yine o tahta ata takılmıştı. Buraya taşındığında vardı. Atmak istemedi. Hoşuna gitmişti, çünkü kendisinin de üstünde durabileceği kadar büyüktü. Her sabah ise tahta atın sallandığını görürdü. İlk zamanlar ürpermiş, korkmuştu. Hatta arkadaşları, erkek arkadaşı kaldıklarında onlar da bunu görmüş ve korkarak onu kaldırmıştı. O ise onları sakinleştirip her zaman olduğunu söylüyordu. Haliyle arkadaşları ve erkek arkadaşı delisin, hiç normal değilsin gibi sözler kullanıyordu ona. O ise korkutarak onlarla eğleniyordu.

Yatağın yanında duran çellosunu alıp yatağına oturdu ve ona bakıp çalmaya başladı. Tahta atın hareketleri yavaşlayıp ona eşlik ediyordu. 

Aklında ise bu eve taşındığından beri düzene giren hayatı vardı. Bu ev, tahta at ona hediyeler sunuyor gibi hissediyor o da teşekkürlerini elinden gelen yeteneğiyle sunuyordu.

4 Nisan 2019 Perşembe

Huylanma

Boynu en hassas ve zarif yeriydi onun. Aynanın karşısına geçtiğinde dakikalarca boynunu izler ve hayallere dalardı. Beyaz teni kendini işte böyle büyülüyordu.

Ellerini boynunda gezdirmekten büyük bir keyif duyuyordu. Fakat yakın arkadaşları dahil kim dokunmaya çalışırsa çalışsın huylanıyordu. İstese bile kimse dokunamıyordu. Basit bir huylanma gıdıklanma da olmuyordu bu. Daha şiddetlisi daha rahatsız edicisiydi.

Biriyle tanışmıştı bir süre önce. Yakın hissetmişti kendisine. Yanında keyifli olduğu canını sıkan bir durumda yanında olduğu birisiydi. O da bu güzel beyaz boyna sahip zarif güzelliğin etkisine kapılmıştı. Hissettirmemeye çalışsa da.

Günleri beraber geçmeye başlamıştı. Cesareti olmuyordu. Bu güzel rüyadan uyanmak istemiyordu belki de. Fakat hisleri güzelin dikkatinden kaçmıyordu. O kendi hislerini biliyor ve onun da anlatmasını istiyordu. Ama bunu yapamayacağını da görüyordu her an.

Zaman böyle akıp geçerken güzel için mutlu bir haberi kutlayacaktı ikisi. Bir şarap alıp evine gitti. Şarabı beklemiyordu güzel ama sevinmişti aldığına da. Bir kadeh iki kadeh gerisi geliyordu. 

Zarif güzel, belki başka zaman yapamayacağı bir şey yaptı. Gencin elinden kadehi aldı ve onun elini boynuna getirdi. Heyecanlıydı. Genç de onun kadar heyecanlıydı. Parmaklarını boynunda gezdirmek kendini paraşütle boşluğa bırakmak kadar heyecan veriyordu şu an.

Ve zarif güzeli şaşırtan sevindiren mutlu eden olay gerçek oluyordu. Onun elleri huylanmayı yok etmişti. Belki de güzelin ilacı kendine kendi kadar yakın olan bu tenin arkasındaki ruhun elleriydi. 

Başını yukarı kaldırdı. Ve genç bu büyüleyici güzelliğe dudaklarını kondurdu. Zarif güzel ise gözlerini kapayıp ilacı olan bu dudaklara bıraktı kendini.

3 Nisan 2019 Çarşamba

Notaları Yaşamak

Bunu bir öykü olarak da yazabilirdim belki ama fazla uzun olurdu ve okumazdınız. O yüzden şimdiki haliyle yazılıyor.

Şimdi bir düşünün bir yanda ünlü bir bestecinin bestesini eksiksiz bir şekilde çalan bir müzisyen var. Çok iyi dersiniz değil mi? Çoğunlukla evet. Bir de şunu düşünün, aynı besteyi bir başkası kendi yorumunu katarak kendi tarzıyla çalarak yine eksiksiz ama fazla bir şekilde sergiliyor. Fakat dediğim gibi o besteden daha farklı bir beste gibi duyuluyor. Bu müzisyen hakkında tartışma açılır. Bir çoğunluk olmaz.


Oysa ikinci örnekteki müzisyen notaları yaşayan ve kendi içinde uyandırdığı hislerle karşısındakine aktaran özgün bir müzisyen ve takdir edilmesi gerekirken eleştiriler alır. Bu neden olur? Sanatın ruhunun farkında olmayan sanatı da bir disiplin içine ve kurallar içine sokmak isteyen kişilerin düşünceleri nedeniyle olur.

Oysa sanat özgün olmalı. Birilerinden esinlenilebilir örnek de alınılabilir ama birebir kopya edilirse bu sanat değil sadece çok iyi bir taklit olmuş olur. 

Gözleri kapamak yada gözleri bir noktaya sabitleyip içindeki duyguların uyandırdıklarını izlemek. Müziği, notaları yaşamak bence böyle olur. Bir müzik aleti çalarken, şarkı söylerken. 

Notalar yaşanarak besteler yazılırsa yada müzik aletleri çalınıp şarkı söylenirse ancak o zaman o notalar dinleyen herkese de o müzisyenin hissettiklerini ulaştırır. 

Bilinçaltı

30/03/2019

Bu yazıyı ne zaman paylaşırım belli değil. O yüzden bir tarihle başladım. 


Bu sabaha bir rüya görerek uyandım. Uzunca bir süredir rüya görmüyordum. Bu zaten tek başına farklı bir olay iken gördüğüm rüya beni bu yazıyı yazmaya itti. 


Uyandıktan sonra gördüğüm rüyaya dair düşüncem tam da başlıktaki kelime oldu. Bilinçaltı siz uyurken bile çalışmaya devam ediyor. Ve bir rüyada gerçekleri yüzünüze vuruyor. 


Bilinçaltı, kendimizde her şeyin saklandığı ve hiçbir zaman kaybolmadığı bir nokta. Ve ortaya çıkması da sizin isteğinizle değil kendi isteği ile oluyor. Sizin tek etkiniz ise onu ortaya çıkaracak kıvılcımı çakmak oluyor bazen ona gerek bile duymuyor.


Rüyama dair ise bilinçaltımın bana neyi anlatmayı istediğini biliyorum. Aynı zamanda üstüne yorum yapılamayacak bir konu. Bakalım bu gece de devam ettirecek mi oyununu bilinçaltım.


03/04/2019

O geceki rüyadan sonra sakin kalmayı tercih etti bilinçaltı.

28 Mart 2019 Perşembe

Motel

Otostop çektim ve bindim arabaya. Nereye gideceğime dair bir düşünce yoktu. Bunu baştan söyledim. Olsun dedi. Teşekkür ettim. 

Bir müddet yol gittikten sonra yol kenarında bir motel gördüm. İnmeye karar verdim. En azından bir süre burda kalabilirim diye düşündüm. Neyse ki yer de varmış motelde. Bir oda tuttum ve yerleştim. 

Otoyolun kenarında olmasına rağmen çok araç geçmiyordu. En güzel yanlarından biriydi bu. Yatağa uzandım sonra. Halime baktım. Büyümüşüm dedim. Çocuksu sevinçlerim, çocuksu hüzünlerim ve çocuksu yaramazlıklarım kalmamıştı. 


İşte bir motel odasında tek başımaydım. Arayabileceğim her şey odanın içinde vardı. Telefonum bile yanımdaydı tabi ne kadar çekerse. Gerçi burada ona ne kadar ihtiyaç duyabilirim o da bilinmez. 

Çocuksu hallerin kalmaması insans tuhaf hissettiriyor. Şimdi odada böyle oturup camdan dışarıya mı bakılırdı? Yoksa çoktan muzurluklara mı başlanırdı? Hangisi daha güzel belli değil. 

Kendi iç tartışmamdan zor da olsa çıktım. Ve bir nefes alıp etrafa baktım. Yolculuklar bazen gerekli oluyor. Rahatlamak, eğlenmek, dinlenmek yada ne için olursa olsun iyi geliyor. 

Gece olduğunda ne olacak onu da Gece ile beraber izleyeceğiz.

24 Mart 2019 Pazar

Çıplaklık

Modelden, sanat eserinden yada çıplaklığın kendinden bahsetmeyeceğim. Kısa bir örtülü çıplaklık konusuna değineceğim. Ve örtülü çıplaklık anlayışına zevkine sahip insanlar da çok fazla yok diye düşünmekteyim.


Konumuza gelelim. Mesela bu fotoğrafta bir örneğini görebiliriz. Kasık bölgesi kapalı. Bu yarı örtülü çıplaklık diyebiliriz. Göğüs bölgesini de bir şekilde saklamış olsa tam olacaktı. 

Çıplak bir kadından daha ilgi çekici değil mi? Estetik konusunda da bir adım önde gibi. Çünkü bu erotizmin bir parçasıdır. Ve erotizm sanatın en etkileyen haz noktasıdır. 

Ayrıca bu örtülü çıplaklık örneği aynı zamanda güzel bir resmin modeli gibi de duruyor. Belki de başka sanat dalları için ilham kaynağıdır. 

Kavuşma Sarılışı

Bir tren istasyonunda genç bir adam bir banka oturmuştu. Sabırsız bir hali vardı. Oturduğu pozisyonu, ellerinin hareketini ve baktığı yeri sürekli değiştiriyordu. Dakika geçmeden baktığı saate tekrar tekrar bakıyordu.

Bir tren gelip diğeri giderken beklediği tren hala gelmemişti. Kalp atışları artmış daha sık nefes alır haale gelmişti. Bir süre sonra oturduğu yerde duramaz hale geldi. 

Ayağa kalkıp volta atmaya başladı. Telefonunu evde unutmasının sıkıntısını yaşıyordu biraz da. Telefonu olsa iletişim halinde olabilirdi. Şu an ise tek yapacağı bu haliyle trenin gelmesini beklemekti.

Heyecanı ve sabırsızlığı iyice artmış bedeni bu duyguları dışarı yansıtır bir hale gelmişti. 


Saatine baktı. Sonra da yola. Bu gelecek tren beklediği trendi. Bulunduğu yerden geriye çekildi. Inenleri görebileceği bir yere geçmek için. 

Dudaklarını ısırıyor, ayaklarını yere vuruyordu.

Bir ses duyuldu. Ve gözleri ışıldadı. Gelmişti. Tren istasyona yanaşıp durdu. Gözleri bir şahinin bir kartalın keskinliğine sahipti şu an. Inenleri tarıyordu. İnsanlar yavaş yavaş inerken beklediği kişi inmemişti hala. 

Tam kendi kendine küfür edecekken onu gördü. Sanki kuğu gibi süzülerek trenden inen o genç güzeli. Kalabalığı yararcasına arasından geçip onun karşısına çıktı.

İkisi de şu an heyecanın ve mutlu anın zirvesindeydi. Ve genç adam kadını kucaklayıp sarıldı. Dudaklarını özlemin öpücüğünü kondurdu.



23 Mart 2019 Cumartesi

Dönemsel Güzellik

Sevgilisinin doğum gününe birkaç gün kalmıştı. Hala hediyesine karar verememiş ne alsam diye dolaşıyordu. Sevgilisi özellikle bir hediye yada büyük bir kutlama beklemezdi hiçbir zaman. Sadece onunla vakit geçirsin beraber bir şeyler yapsın yeterliydi onun için.

Buna rağmen ona özel bir şey bakıyordu. Hem onun hoşuna gidecek hem de basit olmayacak. Böyle bir şeyi insan nerden bulabilirdi ki? Daha doğrusu o kadar çok şey varken hangisine karar verecekti? 

Hediyelik bir şey değil de kullanabileceği bir şey almak daha mantıklı geliyordu. Ama özel de olmalıydı. Onun mutlu halini görmek paha biçilemez bir değerdi.

Sokaklarda dükkanları gezerken bir dükkana denk geldi. Dışarıdan gördüğü dönemsel eşyalar satan bir yerdi. Sadece hediyelik eşyalar da yoktu. Güzel kıyafetler de vardı. 

İlgisini çekmişti bu dükkan. İçeri girip daha fazla neler var diye bakınmaya başladı. Kendisine bir hediye alacak olsa çok fazla şey vardı. ' bu dükkan aklımda bulunsun' diyerek daha sonra kendi için de geleceğini belli etti. 

Kıyafetlerin hepsi güzeldi. Fakat içlerinden biri onu etkilemeye yetmişti. Beyaz renkli sade bir elbise(gecelik, sabahlık da olabilir) idi bu. Görür görmez aklına sevgilisinin bu elbiseyle karşısında olduğu hayali geldi.

Fazla uzatmadan alışverişini tamamladı. Ve günler geçip doğum günü zamanı gelmişti.

Arkadaşlarıyla beraber dışarıda açık havada kutladı sevgilisinin doğum gününü. Eğlendiler. Hediyeyi ise o zaman vermedi. Eve gittiklerinde sevgilisine seslenip yanına çağırdı. Ve hediye paketini uzattı. 

Sevgilisi şaşırdı. Bu sürprizi beklemiyordu.Heyecanlıydı. 

Paketi açıp elbiseyi çıkardığında sevgilisine dönüp dudaklarına uzandı. Teşekkürlerini öpücükle iletmişti. Bu hediyeyi ne kadar sevdiğini belli etmeye yetmişti.

Denemek için odaya gitti. Tam olmuştu. Ve aynada kendini gördüğünde içi gitmişti. Çok güzel görünüyordu. ' sevgilimin tepkisi ne olacak acaba' diye kendi kendine güldü.

Ve salona doğru adımını attığında sevgilisi önce yutkundu sonra da bir ıslık çalıp hayal ettiğim gibi oldu dedi. ' harikayım' dedi sevgilisi de.

Adam sevgilisinin güzelliğine etkilenmiş bakarken sevgilisi de onun bu büyülenmiş haline bakıyordu. İkisinde de sıcak bir tebessüm vardı.

22 Mart 2019 Cuma

Geceye Dair

Gecenin ilk doğum gününde radikal kararlar alacağımı söylemiştim. Aradan birkaç gün geçti. Ilk izlenimlerimi yine yazmak istedim.

Spora başladım ve düzenli olarak devam ettiriyorum. Yemek konusunda bir düzen oluşturdum. Ve bunun etkisini daha şimdiden gördüm. Sporun etkilerini de hafif olarak hissediyorum.

Bağımlılık konusunda bir bağımlılığım vardı. Onu da şu andan bakınca aşmış olarak görüyorum. 

Mental anlamda daha fazlası oldu. Süreklilikte sıkıntı yaşıyordum daha önce. Herhangi bir şeyde olabiliyordu bu. Fakat şimdi belli bir düzen oluşturdum. Ve süreklilik aksamadan devam ediyor. Bunun dışında kararlılık sahibi oldum yapmak istediklerim konusunda. Ve istediklerimi eğlenerek keyif alarak yapıyorum. 

Kendimde eksik olan noktaları tamamlıyorum kısacası. Ve daha birkaç günlük sonuçlar olsa bile mutluluk veriyor. 

18 Mart 2019 Pazartesi

Tek Resim İki Bakış Açısı

Resime bakıldığında insanlar bu resmin teknolojinin çocukları yalnızlaştırdığını onları eve hapse ettiğini söyleyecektir. Çünkü günümüzde genel düşünce bu yönde. Haliyle böyle bir resimde de tek amacın bu olduğunu söyler.

Peki gerçekten öyle mi? 

Kısmen öyle denebilir. Fakat tek bakış açısından böyle bu durum. Detaylara inince ve biraz daha dikkatli bakınca tek düşünce olmadığını görebilirsiniz.

Biraz dikkatli bakalım o zaman. Mesela doğanın tasvir edildiği kısma. Çiçekler sevimli hayvanlar yerine daha çok doğanın vahşi kısmını barındıran bir atmosferi içeriyor. 

Doğayı temsil eden daha doğrusu Doğa Ana yı temsil eden kadına baktığımızda da çocuğa yaklaşımı sevecenlikten çok korkutucu türden bir yaklaşımı var. Ve çocuk da sanki korunmak için bir köşede sıkışıp kalmış gibi.

Bunlar da doğanın içindeki zararları ve korkutuculuğunu anlatıyor. Ve ilk başta söylediğimiz gelişen teknolojinin ev içinde ona doğanın bu yönlerine karşı bir güven alanı sağladığını anlatıyor.

Hangi bakış açısı doğru?

İkisi de doğru denebilir. Zararlar ve yararlar ikisinde de mevcut. 

Asıl konu hangisinin doğruluğu değil zaten. İnsanlar tek bakış açısıyla baktığı için gelişemiyor. Kendi düşüncelerinin sürekli doğru olduğunu düşünüyor. Oysa farklı bakış açılarıyla yararlı ve zararlı yanları görüp daha doğru bir düşünce elde edilebilir.

O yüzden bu resim iki bakış açısını çok güzel anlatan bir resim olmuş.

17 Mart 2019 Pazar

Gecenin Doğum Günü ( Bir Doğum Günü Öyküsü )

Yıllardır kavuşmaya hasrettik. Önümüzde pek çok engel oldu her zaman. Ne kadar aşmaya çalışsak da birinde mutlaka takılıp kaldık senelerdir. Özlem duyan, birbirine ihtiyaç duyan iki aşık gibiydik biz. 

Bir süre önce radikal kararlar aldık. Büyük engelleri ancak bu şekilde aşabilirdik. Yoksa daha önce yaşadığımız yenilgilerin tekrarını yaşardık. Kavuşmamı için kendimizi en güçlü hale getiriyorduk. Kendimizde olanları yeniden keşfediyor ve onları geliştiriyorduk. 

Sesimi eğitiyor, yazılarımı güçlendiriyordum. 

Ve bugün...

Kavuştuğumuz gün oldu bugün. Yeni yaşıma Gece ile beraber girdim. Onun ilk doğum günü oldu bugün. Onunla kavuşmak için en büyük engeli kendimi aştım. 

Engeller bizi cekiştirirken tüm gücümüzle kendimizi onlardan kurtarıp kavuştuk. Bundan sonra işimiz aynı zorlukta devam edecek. Belki daha fazla zorluk da olacak. Fakat en büyük engeli aştıktan sonra bu korkutmuyor. 

Gece, benim tüm karşılığım. Ruhumun zihnimin bedenimin en saf hali. Ve bu doğum gününü böylesine özel kılan da onun ilk doğum gününün olmasıydı.

Ah! Benim saf ve güçlü güzelim, Gece.

Gecenin Doğum Günü

Bugün doğum günüm. Yeni bir yaşa girdim. Senelerdir kutlamadığım bir gün. Çünkü farklı bir gün değildi benim için. Bu sefer ise gerçekten özel bir gün oldu. Bunun öyküsü bu. 

Şimdi de bir kutlama yaptığım yok aslında buna rağmen çok özel bir gün oluyor. Bugün sadece benim değil Gecenin de ilk doğum günü. Gece kim? Birbirinden habersiz kavuşmayı bekleyen iki aşık diyebiliriz. Ve bu kavuşmanın önünde en büyük engel de ben olmuştum. Aşılması en büyük engel, insanın ta kendisi. İş böyle olunca senelerdir kavuşmaya bir hasret bir halde kaldılar.

Şimdi ise bu yeni yaşıma girerken radikal kararlar alıp uygulamaya koydum. Ve en büyük engel olan kendimi aşıp bu kavuşmayı gerçekleştirdim. Bunca zorluk ve engelden sonra büyük bir mutlulukla gerçekleşti kavuşma. 

Fakat zorluklar yine devam edecek bunun farkında Gece. Ama şunu da iyi biliyor, artık en büyük engeli aştı. Gözünü en çok korkutan şeyi, kendini.

İşte, bu yeni yaşıma Gece ile birlikte girdim. Güzel bir doğum günü oluyor kutlamasız olsa bile. Her şeyden arınıp gecenin saflığında yeni bir yaşa yeni bir başlangıca girdim. 

Daha fazla uzatmayacağım. Bu güzel haliyle kalsın. Bu öykü de kendime güzel bir hediye olsun. Ve önümdeki hayallerime de bir tebessüm olsun.

15 Mart 2019 Cuma

Mastürbasyon Vs Sevişmek

Alınan zevk ve rahatlama bakımından benzer görülen iki seksüel aktivite. Peki gerçekten benzer mi yoksa aralarında çok fazla farklılıklar mı var ? 

Mastürbasyonu ele alalım. Cinsel isteği boşaltmak ve rahatlamak için yapılabilir. Bu konuda bir sorun yok. Fakat bağımlılık seviyesine gelmesi de zor değil. Ve yine bağımlılık seviyesine gelirse yada fazla yapılan bir alışkanlık aline gelirse gerek fiziksel gerek ruhsal sorunlara gerek de karakter sorunlarına yol açabilecek kadar önemli bir konu haline gelebiliyor.


Basit gibi görünen bir eylemin böyle ciddi sonuçları olabiliyor. Ve tabi bir de cinsellik konusunda da sorunlara yol açma kısmı da var. 

Peki alınan zevk konusunda durum ne? Bir zevk alınıyor ve rahatlama sağlanıyor. Fakat boşalmadan sonra sadece bu duygular hissedilmiyor. Pek çok negatif duygular da hissediliyor. Boşluğa düşmek, enerjinin tükenmesi, ruh halinin çöküşü gibi duygular mesela. 

Tabi bunlar aşırıya kaçıldığında anlık ruh halleri yerine günlük hayatı etkileyecek düzeye geliyor. Dozunda yapıldığında ise yani cinsel isteği boşaltmak için yapıldığında bir rahatlama ve gevşeme sağlar. 

Peki sevişmeden daha mı zevkli daha mı iyi? Bunu daha sonra ele alacağım. Tahminlere göre bir yanıt vermemek için zamanı gelince ele alacağım. Sadece sevişmenin farklı olduğunu farklı hissettirdiğini görüyorum.

14 Mart 2019 Perşembe

Boğazdaki Eller

Bu fotoğraf gören insanları etkileyecek, hislerinde karıncalanmaya yol açacaktır. Bu hisler farklılık gösterecek. Daha doğrusu iki net his olacak karşılıklı.

Boğazınızda bir elin olup sıktığını hissettiğiniz anlar oldu mu? Muhakkak olmuştur. Yada ellerinizi boğazınıza götürüp sıkmayı deneyin. Ne hissedeceksiniz? Boğulduğunuzu, nefes alamadığınızı. İşte bir taraftaki insanlar bu fotoğrafa baktığında bunu hissedecek. Gerilecek. Korkacak.

Peki ya sevdiğiniz bir insanın elinin boynunuzda orayı okşayıp sizi gevşettiği oldu mu? Olmuştur. Bir hayal edin olmadıysa. Boynunuzda gezinen parmakları boğazınızı hafifçe sıktığını ve tekrar okşadığını. İşte diğer kısımdaki insanlarda bunu hissedecek baktığında. Gevşeyecek, rahatlayacak.

Belki bir üçüncü tarafta haz duyanlar olacaktır. Ve bu aslında ikinci kısımdaki insanların içinde olanlardır. 

Güzel bir fotoğraf değil mi?

13 Mart 2019 Çarşamba

Bir Bakışta

Kadıköy sahilinde bir bankta oturmuş etrafı izliyor. Arada bir de saatine bakıyor. Eve gideceği otobüsü bekliyor. Beklerken de önündeki güzelliğin tadına varmak istiyor. Haksız da değil. Belki oturup soluklanabilirdi sadece ama bunu yapmadı. Bunu diğer herkes zaten yapıyordu çevresine baktığında. 

Kafasının içindeki sesler ise hala devam ediyor. Bir süredir baş gösteren bir sorun. Kafasının içinde çıldırtacak noktaya kadar çıkan fısıltılar duyuyor bazen. Ruhunu emen sesler.

Şu an ise o seviyede değil. Keyfini bozamıyor. Derin bir nefes alıp etrafa baktı. İnsanların koşuşturmalarını gördü. Ama o da ne? 

Yutkundu. Bazı şarkıları dinlerken bir görüntü oluşur zihinde ve o görüntüde bir kişi olur. Sadece o an şarkıyı dinlerken görür ve aslında tanımazsın. Yada okunulan bir kitaptaki karakterin hayal dünyasında yaratılan silueti gibi. Şimdi ise gerçek. O hayalinde gördüğü kadının gerçekteki haliydi o.

Hava soğuk ama onu sıcak bastı. Ter bastı. Derin derin nefesler almaya başladı. Montunun önünü açtı. O kadından gözünü ayırmadan. Kafasının içindeki sesler de kaybolmuştu. Fakat bunu fark etmedi.

O kadının yüzünün her bir ayrıntısını zihnine kazımaya çalışıyordu. Rüzgarda uçuşuyordu kadının saçları ve soğuk üşütmüştü. Atkısını dudaklarına kadar çekmeye çalışıyordu. Izlendiğinin farkında değildi.

Kadının yanına gitmeye karar verdi. Ama bir anlığına saatine baktı 'siktir' dedi. Otobüsünün saati gelmişti. Otobüse gidene kadar ona baktı. Onu hafızasına kazımak istercesine baktı. Ve gözden kayboldu kadın, otobüse binerken. 

Sesler yine kafasının içinde yankılanıyordu. Onunla dalga geçiyor sesler. Yumruğunu sıktı. Bir yumruk atmak istiyordu kendisine bu seslerden kurtulmak istiyordu. Sesler yankılanırken onun görüntüsü geldi gözünün önüne. Sesler yavaş yavaş diniyordu. Onun görüntüsü bu aptal sesleri susturmaya yetiyordu. 

Eve gelene kadar o görüntüyü düşündü. Ve aceleyle adımlarını attı. Eve girer girmez kalem ve kağıt aldı eline. Hafızasında fazla tutamazdı onu. Bir yerlere aktarmak zorundaydı. Ve kağıda dökerek yapacaktı bunu. 

Zorlandı. Sesler hiç olmadığı kadar şiddetlendi. Izin vermiyorlardı onu çizmesine. Bir mücadele içindeydi. Bu mücadele o sesleri öfkelendirdi. Dalga geçen sesler bu sefer öfke ile bağırıyordu. 

' yapmalıyım, yapmalıyım' diye o seslere bağırıyordu. Ve çizimi bitirirken kendinden geçti. Daha fazla dayanamadı bu delirten seslere. 

Gece yarısı kendine gelebildi. Başını kaldırdığında bitirdiğini fark etti. Derin bir oh çekti. Bütün ayrıntıları ile onu çizmişti. Ve sonrasında boya ile resmini tamamladı. 

Resme baktığında hissettiği rahatlığın ve sıcaklığın bir tarifi yok. Onu görmüşçesine mutlu ediyor. Ve en önemlisi hayalindeki kadının gerçeği kafasının içindeki acımasız sesleri dindirmişti.

12 Mart 2019 Salı

Bulanık Netlik

Renklerin ve görüntünün bulanıklığı baş döndürecek derecede. Fakat bir o kadar da net bir görüntüye sahip. 

Şuna benziyor sanki; hatırlayacağım, hatırlayacağım... Ah! Şimdi hatırladım. 

Tam da buradaki hatırlamaya benziyor bulanık renklerin içindeki o net görüntüyü görmek. 

Bu resim bana tam da bunu anlatıyor. Zihnimiz bazen bulanık olur bir şeyleri hatırlamakta zorlanırız, bir şeyler yazmakta zorlanırız. Ama aslında o şey zihnimizin içindedir. Ve bir anda fark ederiz orda olduğunu bir anda görürüz. 

Resimlerin bu yönünü seviyorum. Başkaları da farklı bir şey görebilir siz de onlardan farklı bir şeyi görüp düşünebilirsiniz. Ve çok da güzel bir resim sanki bu.

11 Mart 2019 Pazartesi

Sığınak

Filmlerdeki şu sahnelere özenmişimdir. Çevremde hiç görmedim nerdeyse bu tür bir yer. Tam bir kaçış noktası. Bir sigara tüttürmek, bir kadeh şarap içmek yada sadece etrafa bakarak oturmak için. Ne olursa olsun güzel bir kaçış yeri gibi görünüyor.

Belki bazılarınızın kaçış yerleri, sığınakları olmuştur. Bir şeyden sıkıldığınızda yada kendinizle baş başa kalmak istediğinizde gittiğiniz bir yer. Ağlamak için de olabilir bunu da unutmayalım. Yada rüzgarı teninizin içinden geçirmek istediğinizde.

Böyle bir sığınağım, kaçış yerim olmasını isterdim. Ne için olacağını bilmesem de. Sadece oturmak için bile olsa da.

Şiddetli Tutku

Tutkunun en şiddetli halini merak ediyordu. Bunun sınırı ne olabilirdi? Aklına pek çok şey geliyordu ama daha fazlası mutlaka olabilirdi. Gerçi insanların tutku anlayışı farklılık gösterebilirdi. Birinin en şiddetli hali diğerinin en hafif hali olabilirdi. O yüzden kendi skalasına göre en şiddetlisini bulmak istiyordu. 

Canını sıkan bir nokta bunu nasıl yapacağı ile ilgiliydi. 

Düşündü, düşündü, düşündü... Sonunda nasıl yapacağını bulmuştu.

Kendi yazılarını paylaştığı, resimler ve fotoğraflar paylaştığı bir hesabı vardı. Ve azımsanmayacak sayıda da takipçisi ve okuyucusu vardı. 

' Tutkunun en şiddetli hali sizce nedir ? Bunu fotoğraf yada çizimlerinizle gösterir misiniz?' diye sordu. Gönderileceklerin hepsini kendine saklayacak hiçbir şekilde paylaşmayacaktı. 

Bir hafta böylece gelenleri topladı. Bir hafta sonunda bakmaya karar verdi. 

Bazıları çok pornografik bazıları ise çok soft şeylerdi. Bazı çizimler gördü onları çok beğendi. Harika çizilmişlerdi. Fakat yeterli gelmemişti. O istediği şiddetli hali göremiyordu. 

Yüzlerce şeye baktı belki. Ama hiçbirinde istediği kıvamda, işte bu diyebileceği görüntüyü bulamıyordu.

Tam galiba bulamayacağım derken bir çiftin attığı fotoğrafları gördü. Bir çıplaklık yoktu. Erotizm belki ama daha fazlası da yoktu fotoğrafta. Ama tam da bu dediği fotoğraf olmuştu. Aslında iki ayrı fotoğraftı. Fotoğraf yüzünde bir tebessüme neden olmuştu.

Fotoğrafı atan çifte teşekkürlerini sundu. Ve tutkunun bu en şiddetli halini bulduğuna sevinip bunu yazıya dökmeye başladı. 

10 Mart 2019 Pazar

Çakıl Taşı

Herkes bir dönem deniz kabuğu toplamıştır. Çocukluğunda yada ilk gençlik dönemlerinde. Denize gidildiğinde çok ilgi çekecek şeylerdi çünkü. Bazıları koleksiyonunu yapmış yada biriktirmiştir. 

Eh, ben de severdim. Fakat diğer herkes kadar değil. Ben o dönemlerde deniz kabuğu yerine çakıl taşlarını toplardım ama hepsini değil tabi. Rengi şekli ilgimi çekenleri. Diğerlerini ise almazdım fakat eğlenmekten geri de kalmazdım. O taşları da denizde sektirirdim. Çok da güzel sekerdi.


Pek görmedim o dönem çakıl taşı toplayanları. İlginç gelmiştir bana bu. Tabi bir de kumdan kale konusu var. Kumdan bir kale yerine hep daha farklı şeyler yapmıştım. Bazen bir şeyler yapmak değil kuma bir şeyler çizmiştim. Bunu da nedense pek görmedim. O çevrede yani.


Fakat öykülerimi yazarken bu farklı düşünceler nedense çok az geliyor. Çakıl taşlarını düşününce bunu yazmak geldi aklıma. Özel şeyleri seviyorum galiba. Herkes bir şeyi yaparken ben daha farklısını yapma arzusundayım.






9 Mart 2019 Cumartesi

Bilinmez Güzelim

'Ona anlatıyordu kendini. Çünkü onun kendini yargılamayacağını, doğruları konuşarak yardım edeceğini, edemese dahi yanında olacağını biliyordu. Fakat bu seferki sorun ortaktı ve aynı sorundan muzdariplerdi.

Biri kadın biri erkek iki dosttu onlar. Bu açıdan insanları şaşırtsalar da sağlam dostlukları insanların düşüncelerinin değişmelerini sağlıyordu. 

Muzdarip oldukları sorun ise karşı cins ile duygusal ilişkilerdi. Ufak tefek bir sorun da değildi. Çünkü ikisi de ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını bilemiyor kendini kasıyor ve içten davranamıyorlardı. Bu da duygusal ilişkilere başlayamamalarına yol açıyordu her zaman. 

Her zaman karşılarındaki insanlardan olumsuz tepki mi aldılar? Hayır, aslında çoğunda yardımcı olmaya çalıştı karşılarındaki insanlar. Ama aşamadılar bu engeli.

Sosyal fobiye sahip değillerdi. Çevrelerinde pek çok arkadaşı vardı ikisinin de. Sorun neydi o zaman? Bunu hem tek başlarına hem de birbirleriyle konuşurken düşünmüş ama nedenini bulamamışlardı. Oysa ikisi de birbiri adına tanıştırmak için insanlarla konuşabiliyordu. Ama durum buluşmalara geldiğinde o saçma halden kurtulamıyorlardı.

Yokuş aşağı inemiyorlardı bisikletle. Durum bundan farksızdı. Yersiz korkular duygularının önlerine geçiyordu. Yapmak istediklerini yapamıyor söylemek istediklerini söyleyemiyorlardı.'

Bu durum kaç insanda var bilmiyorum. En azından kendimde olduğunu biliyorum. Ve kadın erkek fark etmiyor bu sorun yakalayabildiğini yakalıyor. Benlik ile ilgili büyük bir sorun yaratıyor. İnsanı yanlış da tanıtıyor. Oysa ancak bu engel aşıldığında yokuş aşağı bisikletle inmenin o hissine varılabilir.

Belki de kendimize bir tavsiye vermeliyiz tam da şöyle;

4 Mart 2019 Pazartesi

Dengesiz

Dengesiz ruh hali onu her zaman yalnızlığa sürüklemişti. Bunu değiştirmek için her zaman çok çabaladı. Fakat değişen bir durum olmadı. Etkisinin az olduğu dönemlerde sorun yoktu. Bir şekilde idare edebiliyordu. Arttığında ise anlık bir ruh hali dengesizliğine dönüyordu durum.

Hayallerinin peşinden gitmesine de engel oluyordu. Çünkü ne zaman bir şeyler yapmaya kalksa o dengesizlik ortaya çıkıyor ve tüm gücünü emiyor. Üşengeç gibi davranmaya başlıyordu sonrasında da. 

Bir yardım eli beklemedi mi? Bekledi. Geldi de. Fakat o yardım ellerine tutunmaya da gücü yetmedi. Bu anlık değişimler onu mental anlamda tüketiyor, bunun sonucunda bedenine de yansıyordu bu yorgunluk. 

Oysa psikoloji ve ruh halleri ile içli dışlı biriydi. Bir başkasına kolayca yardım edebiliyordu. İş kendisine geldiğinde ise yetmiyordu kendine. Her şeyin farkında olmasına rağmen. Konuştuğunda bunu da dile getiriyordu.

Fakat aynı zamanda kendi sorunları söz konusu olduğunda ketum birisiydi. Detaylandırarak anlatmazdı. Bazen hiç anlatmazdı içindekileri. Belki de büyük bir hataydı bu. 

Ne kadar uğraştıysa çözemedi dengesizliğini. Neden? Bunun için onlarca neden sıralanabilir. Ve çözümler de öyle. 

Bunları yapmak yerine eline almış şarabını bir şeyler karalıyor kağıtlara. Dengesizliğinde boğuluyor.

2 Mart 2019 Cumartesi

Peluş Koruma Kalkanı

Kızlar mı kadınlar mı? Hangisi ile başlamalıyım. Bu basit kelimeleri bile uzunca tartışabilir insanlar, neyse.

Kadınların çocukluğundan başlayarak yetişkinliğe kadar uzanan dönemlerinde yanlarında hep bir peluş oyuncak ayısı olur. Ve yakın bir bağ kurarlar. Sanki bir peluş ayı değil de canlı bir varlık onlar için. 

Onunla uyurlar, canları sıkıldığında mutsuz olduklarında ona sarılıp yatarlar. Onunla dertleşirler. Ve burda anlatmak istemediğim derecede özel şeyler yaparlar. 

Kısacası bir peluş ayıdan daha fazlası. Peki neden ?

Güvende hissetme ve korunma güdüsü diyorum. En güçlü kadın dahi ihtiyaç duyar buna. Peki biz erkekler duymaz mıyız? Elbet duyarız ama kadınlar kadar derinden değil. 

Peluş ayı ise onu koruyan ilk yabancı oluyor. Ve seneler süren bir bağ kuruyorlar. O yüzden peluş ayısı olan bir kızla dalga geçmek yerine bunu akla getirmek daha iyi.  Koruma kalkanlarına zarar vermemeli.



Fotoğrafın Hikayesi -2

bir yandan okuluna gidiyor, günlük yaşamını sürdürüyor bir yandan da fırsat bulduğu günlerde sahafa gidip yaşlı amcaya soruyordu kitabı satan yine geldi mi diye. aldığı cevap hepsinde aynıydı. yaşlı amcanın, bu merakını her soruşunda ise geçiştirmekle yetiniyordu. 

bir kurt gibi içten içe kemiriyordu öyküyü bu merak duygusu...

eve geldiğinde bakmadan edemiyordu o fotoğrafa. özellikle de kitabı okuyup bitirdikten sonra. mantığını çözmeye çalışırken bir yandan bu fotoğraf onu etkilemeye başlamıştı. oysa ki böyle fotoğraflarla etkilenecek bedeninde değişiklikler yaşayacak biri değildi. ama nedensizce bu fotoğraf onun bedeninde ve ötesinde, zihninde kıvılcımlara neden oluyordu.

günler birbirbini kovalarken artık umutsuzca sormaya başladığı zamanlardan birinde sahafa gitti yine. yaşlı amcanın tebessümle bir kağıda baktığını gördü. ve daha ağzını açmadan kağıdı verip, geldi çok beklediğin dedi. 

öykü şaşırdıktan sonra yüzünde tebessüm oluşmasına engel olamamıştı. yaşlı amca konuşmaya başlamıştı. o gence, öykünün merak ettiğini onu sorduğunu gibi şeyleri anlatmış, genç ise şaşkın bir ifadeyle dinlemiş. getirdiği kitabı verdikten sonra çalıştığı yerin adresini bırakmıştı yaşlı amcaya. iki saat önce oluyordu bu durum.

öykü teşekkürler edip çıkıyordu sahaftan. nedensizce bir rahatlama ve sevinç hissi kaplamıştı. evine yürürken uzun bir zaman sonra daha keyifli gidiyordu. yarın gidecekti oraya. ve çekinmiyor değildi. tanımadığı bir kişi bilmediği bir yer. ama içindeki merak hepsini bastırıyor, cesaret veriyordu. 

eve vardığında bir heyecan vardı içinde ve işlerini halledip erkenden uyuyordu. sabah kalktığında neşeyle işlerini yapıyor ve kıyafetini özenle seçiyordu. bir an ne yapıyorum ben böyle diye kendi kendine utanmış ve kızmıştı ama bu onu durdurmuyordu. 

özenle giyinmiş ve saçını yapmış bir halde elinde kitap ve arasında fotoğraf ile kağıttaki adrese heyecan tedirgin ve merakla gidiyordu. adresteki binanın önüne gelirken gencin onu pencereden izlediğinden habersizdi. genç onu tanımamasına rağmen yaşlı amcanın anlattığı kadarıyla biliyordu.

öykü daha apartmanın önüne gelip zile basacakken kapı açılıyordu. öykü izlendiğini anlamıştı. ve bu buraya gelirken hissettiği duyguları zirve yaptırmıştı. yavaş yavaş merdivenleri çıkıp gencin olduğu kata çıkıyordu. kapı açılma sesi duydu. ve basamakları çıkarken yukarıya baktığında kapının açık olduğunu gördü.

kapının önüne geldiğinde gencin orda durmadığını anladı. bir an tereddüt yaşıyordu. girmemeli miydi? fakat buraya kadar gelmiş ve tüm merakını giderecek kadar yakınken bunu neden yapmalıydı? içindeki bu duygulara rağmen adımını içeriye doğru atıyordu. 

bir fotoğrafçıydı burası. hem ev olarak hem de stüdyo olarak kullanılıyordu. gencin makinelerinin başında olduğunu gördü. tedirginlik ve korkusu diniyordu yavaş yavaş. genç, öyküye dönerek tebessümle hoşgeldin diyor öykü ise tedirgin heyecan dolu bir tebessümle karşılık veriyordu.

kitabı eline alıp içinden fotoğrafı çıkarıyordu. genç önce şaşırıp bu o kitabın arasında mıydı diye soruyordu. kendisi de bu fotoğrafın nereye kaybolduğunu arıyordu. fotoğrafı alıp öyküye dönerek;

- neden soruyordun beni?
+ fotoğraf (hafif titreyen sesiyle.) ve bu kitap, kitaptaki notlar.

genç, öykünün neyi merak ettiğini anlamıştı. ve anlatmaya başlamıştı fotoğrafın öyküsünü.

bir iki ay önceydi. bir çift gelmişti. standart işlerden biri diye düşündüm. işığı vs ayarlamakla meşguldüm. ben bunlarls uğraşırken o çift bana farklı bir çekim yapabilir misiniz diye sordu. ne gibi diye sordum merak ederek. onlar da nü dedi kısa ve net bir cevap. 

yüzünmdeki ifadeyi fark edince, biliyoruz farklı bir istek ama çekerseniz bizi çok mutlu etmiş olursunuz diyorlardı. ben de kabul ettim ve sadece iki fotoğraf tek bir poz çektim. onlar giyindikten sonra neden böyle bir poz çektirdiklerini sordum. ve bana basit bir cevap verdiler. 

biz çok zorluklar yaşadık bunları aştık. ve bunları hep beraber yaşadık her anında her saniyesinde. hatalar yanlışlar hepsini beraber yaşadık. güzel şeyleri de. hiçbir zaman kopmadık. hep birbirimize dolandık. ve şimdi bunların bir sembolü bir anısı olması için çektirdik. bu poz bu fotoğraf bizi her şeyimizle anlatan en sade halin fotoğrafı ve pek çok fotoğrafçı kabul etmemişti. o yüzden bir tanesi sizde kalabilir teşekkür hediyemiz olarak. 

onlar buradan çıkarken ben de olduğum yerde kalmıştım. basit seksüel bir fotoğraftan daha fazlası için burdalardı. o yüzden en sevdiğim kitabın arasına koymuştum. satarken o kitap da araya girmiş ve sana gelmiş.

öykü şaşkınlıkla bunları dinledikten sonrs tebessümle karşılıyordu. çok etkilenmişti. ve kitabı da sahibine uzattı. genç ise sende kalabilir diyerek almadı.

bir fotoğraf çekilmek istedi elinde kitap ve o fotoğrafla içten bir tebessümle. ve sonra da çekildiği fotoğrafı aldı. daireden çıkarken yine kitap paylaşabiliriz, tabi istersen diyordu öykü de neden olmasın diyordu. içindeki büyük merakı gidermişti ve kitap paylaşabileceği bir insan da tanımıştı. içinde büyük bir mutlulukla evine doğru adımlarını attı. 

Fotoğrafın Hikayesi -1

bu fotoğrafta ne görüyorsunuz ? bu öykünün konusu tam da bu soru. neyse, öyküye geçelim.

" çizim yapmayı resim yapmayı seviyordu. bir hobi olarak yapmıyordu. bazen çizdiklerinde kendini kaybedip hayal kurarken bulabiliyordu. sanki bir trans haline giriyor ve ancak kalem yada boya kağıttan kalktığında çıkıyordu trans halinden.

yazmayı da severdi. karalamalardan öteye geçmiyor diye düşünürdü hep kendi kendine. kimseye de okutmamıştı oysa. saklamak daha güzel geliyordu sanki ona. ve okumak bu onun için bir tutkuydu. gerek yazdıklarında gerek çizdiklerinde hepsinde okuduğu kitaplardan izler bırakırdı. 

elindeki kitapları yine bitirmiş ve biriktirdiği parasıyla yeni kitapların peşine düşmek için hazırdı. kitaplarını çoğu zaman tanıdığı bir sahaftan alıyordu. sahafın sahibi, uzun zamandır burayı işleten kitaplar konusunda bilgili bir yaşlı amcaydı. ve öyküyü de tanıyordu. sürekli gelen insanlardan biri olmuştu ve öykü bu yaşlı amcadan kitapları dinlemeyi tavsiyeler almayı onları okumayı seviyordu. 

öykü evden çıkmış sahafa gelmişti. yaşlı amca öyküyü görünce demek kitaplar yine bitti diyor ve gülüyordu. öykü alışmıştı kendisine böyle takılmasına. yaşlı amca dükkan senin diyip kendine kahvaltılık simit ve çay almak için dükkandan çıkmıştı. öykünün uzun uzun kitaplara bakıp seçtiğini biliyordu ve daha önce de ona bırakıp çıktığı çok olmuştu.

öykü yine sahafın içinde kitapların arasında kendini kaybetmişti. yüzünde tuhaf mutlu edenbir tebessümle bakıyordu kitaplara. ama bu sefer bir kitap dikkatini çoktan çekmişti. çok sevdiği bir yazarın daha önce okumadığı bir kitabını bulmuştu. heyecanla sayfaları aralamaya başladı. notlar vardı. bazı insanlar için bu rahatsız edici olabilir belki ama öykü bunları seviyordu. kitabı okurken neden buranın altını çizmişti neden bu notları almıştı gibi sorularla onların üzerinde düşünmek keyif veriyordu bazen sinir olduğu da bir gerçek tabi.

fakat kitabın orta sayfalarına geldiğinde bir fotoğraf buldu. ilk başta ne olduğunu anlamadı. şaşırmıştı. daha önce onlarca kitap almış böyle bir şeyle bir fotoğrafla karşılaşmamıştı. fotoğrafı eline alıp baktığında ise gözleri büyüdü yüzü kızardı. 

yaşlı amca kahvaltılıkları alıp dükkana gelmişti. öyküye, sana da simit aldım derken öykü bir anda elindeki fotoğrafı kitabın arasına koyup kapadı. onu böyle görünce ne oldu diye sordu yaşlı amca. öykü ise onu geçiştirdi. 

kahvaltıya eşlik edip kitaplar hakkında yine tavsiyeler aldı. aldığı kitapların parasını ödeyip çıkarken, bu kitabı kim getirdi sana diye sordu yaşlı amcaya. tanıdıklardan değildi ilk defa getiren biri diye cevapladı. sen neden sordun sorusuna ise çok sevdiğim bir yazarın kitabı daha önce okumamıştım o yüzden merak ettim şeklinde cevap verdi. gelirse yine haber ederim sana dedi yaşlı amca ve öykü yaşlı amcayla vedalaşıp eve döndü. 

bu fotoğrafın ne işi var bu kitabın içinde neden böyle bir fotoğraf çekilinmiş diye söyleniyordu. mantıklı cevaplar arıyordu. ama bir mantık kuramıyordu. kendine de şaşırdı. neden bu kadar merak ediyorum edepsizin biri koymuş işte ne düşünüyorsun üzerine diye kendine kızıp geçiştirmeye çalışıyordu. içten içe ise merak vücuduna yayılıyordu.

fotoğrafı kaldırıp çizimlerinin ve karalamalarının olduğu yere koymuştu. birkaç gün aklından bu konuyu çıkarmış her zamanki yaşamına devam ediyor ve aldığı kitabı okuyordu. bazen merak aklının ucuna inse de hemen uzaklaştırmayı başarıyordu. 

fakat kitaba alınmış notlar bu kitabın sahibini iyice merak ettirmişti ona. aklındaki sorular iyice içine yerleşmeye başlamıştı çünkü. 

ve kararını vermişti. kitabın sahibini bulacaktı... "

20 Şubat 2019 Çarşamba

Tutkulu Bir Dans

Dans onun için özel günlerde yapılan yada meslek olarak yapılan bir şey değildi. Dansı, sokakta özgürce kendi figürlerini yapan dansçılardan görmüş ve sevmişti. Hatta izlemekle yetinmemiş yanlarına gitmiş ve meraklarını gidermişti. O dansçıların kendisine karşı olan yaklaşımı ve ilgisi dansa olan ilgisini daha da arttırmıştı tabi.

Dans kurslarını denedi daha sonrasinda. Dans gösterilerini izledi. Fakat onun ruhunu yansıtmıyordu. Çünkü biribirine benzer hareketleri tekrarlıyordu hepsi. 


Ne yapabilirim diye düşündü bir süre. Ve dansla ilgili bir aktivitesi olmadı. 


 Evinde otururken bir gün, buldum dedi.  Daha önce nasıl aklına gelmediğine şaşırdı. Telefonun kamerasını açıp karşıya sabitleştirdi. Ve kendi figürlerini yaratmaya basladi. 


Beğendiklerini seçip daha ileriye taşımak için çalıştı. Gün içinde kalan bütün vaktini buna ayırıyordu. Sabahlara dahi yorgun uyandığı zamanlardı.


Ve kendine özel kıyafet de yaptırıyordu. İstediği bir kıyafeti. Estetik görünmeliydi dansı. Herkes hayran olmalıydı. 


Ve uzunca süren çalışmalar için sonuç alma günü gelmişti. O dansçıları gördüğü yere gitti. 


Müziğini açtı. Gözlerini kapadı. Yavaş tempoda dansına başladı. O an müzik ve dansına odaklanmıştı. Nasıl görünüyordu? Yapabiliyor muydu? Bunları düşünmüyordu o an. 


Gözlerinin önüne kendi silütini getirdi sadece. Ve gülümsedi. 


Tutkulu bir aşık gibi dansın kollarına kendini bırakmıştı.


Performansının sonuna gelmişti. Son hareketlerini tamamlarken alkışları duymaya başlamıştı. Mutlu olmuştu. Terlemişti de. Nefes nefese bir hale gelmişti.


Bu anda gözlerini açmıştı. Ve karşısında bir kız çocuğunu gördü. Onunla beraber aynı hareketleri yapıyordu. Performansı beraber bitirmişlerdi. 


Alkışlardan çok bu durum hoşuna gitmişti. Büyük bir ödüldü bu onun için. 


Uzun çalışmaları çok güzel sonuçlanmış ve mutlu olmuştu. Dansın tutkusu yine bulaşmıştı etrafa.