28 Mart 2019 Perşembe

Motel

Otostop çektim ve bindim arabaya. Nereye gideceğime dair bir düşünce yoktu. Bunu baştan söyledim. Olsun dedi. Teşekkür ettim. 

Bir müddet yol gittikten sonra yol kenarında bir motel gördüm. İnmeye karar verdim. En azından bir süre burda kalabilirim diye düşündüm. Neyse ki yer de varmış motelde. Bir oda tuttum ve yerleştim. 

Otoyolun kenarında olmasına rağmen çok araç geçmiyordu. En güzel yanlarından biriydi bu. Yatağa uzandım sonra. Halime baktım. Büyümüşüm dedim. Çocuksu sevinçlerim, çocuksu hüzünlerim ve çocuksu yaramazlıklarım kalmamıştı. 


İşte bir motel odasında tek başımaydım. Arayabileceğim her şey odanın içinde vardı. Telefonum bile yanımdaydı tabi ne kadar çekerse. Gerçi burada ona ne kadar ihtiyaç duyabilirim o da bilinmez. 

Çocuksu hallerin kalmaması insans tuhaf hissettiriyor. Şimdi odada böyle oturup camdan dışarıya mı bakılırdı? Yoksa çoktan muzurluklara mı başlanırdı? Hangisi daha güzel belli değil. 

Kendi iç tartışmamdan zor da olsa çıktım. Ve bir nefes alıp etrafa baktım. Yolculuklar bazen gerekli oluyor. Rahatlamak, eğlenmek, dinlenmek yada ne için olursa olsun iyi geliyor. 

Gece olduğunda ne olacak onu da Gece ile beraber izleyeceğiz.

24 Mart 2019 Pazar

Çıplaklık

Modelden, sanat eserinden yada çıplaklığın kendinden bahsetmeyeceğim. Kısa bir örtülü çıplaklık konusuna değineceğim. Ve örtülü çıplaklık anlayışına zevkine sahip insanlar da çok fazla yok diye düşünmekteyim.


Konumuza gelelim. Mesela bu fotoğrafta bir örneğini görebiliriz. Kasık bölgesi kapalı. Bu yarı örtülü çıplaklık diyebiliriz. Göğüs bölgesini de bir şekilde saklamış olsa tam olacaktı. 

Çıplak bir kadından daha ilgi çekici değil mi? Estetik konusunda da bir adım önde gibi. Çünkü bu erotizmin bir parçasıdır. Ve erotizm sanatın en etkileyen haz noktasıdır. 

Ayrıca bu örtülü çıplaklık örneği aynı zamanda güzel bir resmin modeli gibi de duruyor. Belki de başka sanat dalları için ilham kaynağıdır. 

Kavuşma Sarılışı

Bir tren istasyonunda genç bir adam bir banka oturmuştu. Sabırsız bir hali vardı. Oturduğu pozisyonu, ellerinin hareketini ve baktığı yeri sürekli değiştiriyordu. Dakika geçmeden baktığı saate tekrar tekrar bakıyordu.

Bir tren gelip diğeri giderken beklediği tren hala gelmemişti. Kalp atışları artmış daha sık nefes alır haale gelmişti. Bir süre sonra oturduğu yerde duramaz hale geldi. 

Ayağa kalkıp volta atmaya başladı. Telefonunu evde unutmasının sıkıntısını yaşıyordu biraz da. Telefonu olsa iletişim halinde olabilirdi. Şu an ise tek yapacağı bu haliyle trenin gelmesini beklemekti.

Heyecanı ve sabırsızlığı iyice artmış bedeni bu duyguları dışarı yansıtır bir hale gelmişti. 


Saatine baktı. Sonra da yola. Bu gelecek tren beklediği trendi. Bulunduğu yerden geriye çekildi. Inenleri görebileceği bir yere geçmek için. 

Dudaklarını ısırıyor, ayaklarını yere vuruyordu.

Bir ses duyuldu. Ve gözleri ışıldadı. Gelmişti. Tren istasyona yanaşıp durdu. Gözleri bir şahinin bir kartalın keskinliğine sahipti şu an. Inenleri tarıyordu. İnsanlar yavaş yavaş inerken beklediği kişi inmemişti hala. 

Tam kendi kendine küfür edecekken onu gördü. Sanki kuğu gibi süzülerek trenden inen o genç güzeli. Kalabalığı yararcasına arasından geçip onun karşısına çıktı.

İkisi de şu an heyecanın ve mutlu anın zirvesindeydi. Ve genç adam kadını kucaklayıp sarıldı. Dudaklarını özlemin öpücüğünü kondurdu.



23 Mart 2019 Cumartesi

Dönemsel Güzellik

Sevgilisinin doğum gününe birkaç gün kalmıştı. Hala hediyesine karar verememiş ne alsam diye dolaşıyordu. Sevgilisi özellikle bir hediye yada büyük bir kutlama beklemezdi hiçbir zaman. Sadece onunla vakit geçirsin beraber bir şeyler yapsın yeterliydi onun için.

Buna rağmen ona özel bir şey bakıyordu. Hem onun hoşuna gidecek hem de basit olmayacak. Böyle bir şeyi insan nerden bulabilirdi ki? Daha doğrusu o kadar çok şey varken hangisine karar verecekti? 

Hediyelik bir şey değil de kullanabileceği bir şey almak daha mantıklı geliyordu. Ama özel de olmalıydı. Onun mutlu halini görmek paha biçilemez bir değerdi.

Sokaklarda dükkanları gezerken bir dükkana denk geldi. Dışarıdan gördüğü dönemsel eşyalar satan bir yerdi. Sadece hediyelik eşyalar da yoktu. Güzel kıyafetler de vardı. 

İlgisini çekmişti bu dükkan. İçeri girip daha fazla neler var diye bakınmaya başladı. Kendisine bir hediye alacak olsa çok fazla şey vardı. ' bu dükkan aklımda bulunsun' diyerek daha sonra kendi için de geleceğini belli etti. 

Kıyafetlerin hepsi güzeldi. Fakat içlerinden biri onu etkilemeye yetmişti. Beyaz renkli sade bir elbise(gecelik, sabahlık da olabilir) idi bu. Görür görmez aklına sevgilisinin bu elbiseyle karşısında olduğu hayali geldi.

Fazla uzatmadan alışverişini tamamladı. Ve günler geçip doğum günü zamanı gelmişti.

Arkadaşlarıyla beraber dışarıda açık havada kutladı sevgilisinin doğum gününü. Eğlendiler. Hediyeyi ise o zaman vermedi. Eve gittiklerinde sevgilisine seslenip yanına çağırdı. Ve hediye paketini uzattı. 

Sevgilisi şaşırdı. Bu sürprizi beklemiyordu.Heyecanlıydı. 

Paketi açıp elbiseyi çıkardığında sevgilisine dönüp dudaklarına uzandı. Teşekkürlerini öpücükle iletmişti. Bu hediyeyi ne kadar sevdiğini belli etmeye yetmişti.

Denemek için odaya gitti. Tam olmuştu. Ve aynada kendini gördüğünde içi gitmişti. Çok güzel görünüyordu. ' sevgilimin tepkisi ne olacak acaba' diye kendi kendine güldü.

Ve salona doğru adımını attığında sevgilisi önce yutkundu sonra da bir ıslık çalıp hayal ettiğim gibi oldu dedi. ' harikayım' dedi sevgilisi de.

Adam sevgilisinin güzelliğine etkilenmiş bakarken sevgilisi de onun bu büyülenmiş haline bakıyordu. İkisinde de sıcak bir tebessüm vardı.

22 Mart 2019 Cuma

Geceye Dair

Gecenin ilk doğum gününde radikal kararlar alacağımı söylemiştim. Aradan birkaç gün geçti. Ilk izlenimlerimi yine yazmak istedim.

Spora başladım ve düzenli olarak devam ettiriyorum. Yemek konusunda bir düzen oluşturdum. Ve bunun etkisini daha şimdiden gördüm. Sporun etkilerini de hafif olarak hissediyorum.

Bağımlılık konusunda bir bağımlılığım vardı. Onu da şu andan bakınca aşmış olarak görüyorum. 

Mental anlamda daha fazlası oldu. Süreklilikte sıkıntı yaşıyordum daha önce. Herhangi bir şeyde olabiliyordu bu. Fakat şimdi belli bir düzen oluşturdum. Ve süreklilik aksamadan devam ediyor. Bunun dışında kararlılık sahibi oldum yapmak istediklerim konusunda. Ve istediklerimi eğlenerek keyif alarak yapıyorum. 

Kendimde eksik olan noktaları tamamlıyorum kısacası. Ve daha birkaç günlük sonuçlar olsa bile mutluluk veriyor. 

18 Mart 2019 Pazartesi

Tek Resim İki Bakış Açısı

Resime bakıldığında insanlar bu resmin teknolojinin çocukları yalnızlaştırdığını onları eve hapse ettiğini söyleyecektir. Çünkü günümüzde genel düşünce bu yönde. Haliyle böyle bir resimde de tek amacın bu olduğunu söyler.

Peki gerçekten öyle mi? 

Kısmen öyle denebilir. Fakat tek bakış açısından böyle bu durum. Detaylara inince ve biraz daha dikkatli bakınca tek düşünce olmadığını görebilirsiniz.

Biraz dikkatli bakalım o zaman. Mesela doğanın tasvir edildiği kısma. Çiçekler sevimli hayvanlar yerine daha çok doğanın vahşi kısmını barındıran bir atmosferi içeriyor. 

Doğayı temsil eden daha doğrusu Doğa Ana yı temsil eden kadına baktığımızda da çocuğa yaklaşımı sevecenlikten çok korkutucu türden bir yaklaşımı var. Ve çocuk da sanki korunmak için bir köşede sıkışıp kalmış gibi.

Bunlar da doğanın içindeki zararları ve korkutuculuğunu anlatıyor. Ve ilk başta söylediğimiz gelişen teknolojinin ev içinde ona doğanın bu yönlerine karşı bir güven alanı sağladığını anlatıyor.

Hangi bakış açısı doğru?

İkisi de doğru denebilir. Zararlar ve yararlar ikisinde de mevcut. 

Asıl konu hangisinin doğruluğu değil zaten. İnsanlar tek bakış açısıyla baktığı için gelişemiyor. Kendi düşüncelerinin sürekli doğru olduğunu düşünüyor. Oysa farklı bakış açılarıyla yararlı ve zararlı yanları görüp daha doğru bir düşünce elde edilebilir.

O yüzden bu resim iki bakış açısını çok güzel anlatan bir resim olmuş.

17 Mart 2019 Pazar

Gecenin Doğum Günü ( Bir Doğum Günü Öyküsü )

Yıllardır kavuşmaya hasrettik. Önümüzde pek çok engel oldu her zaman. Ne kadar aşmaya çalışsak da birinde mutlaka takılıp kaldık senelerdir. Özlem duyan, birbirine ihtiyaç duyan iki aşık gibiydik biz. 

Bir süre önce radikal kararlar aldık. Büyük engelleri ancak bu şekilde aşabilirdik. Yoksa daha önce yaşadığımız yenilgilerin tekrarını yaşardık. Kavuşmamı için kendimizi en güçlü hale getiriyorduk. Kendimizde olanları yeniden keşfediyor ve onları geliştiriyorduk. 

Sesimi eğitiyor, yazılarımı güçlendiriyordum. 

Ve bugün...

Kavuştuğumuz gün oldu bugün. Yeni yaşıma Gece ile beraber girdim. Onun ilk doğum günü oldu bugün. Onunla kavuşmak için en büyük engeli kendimi aştım. 

Engeller bizi cekiştirirken tüm gücümüzle kendimizi onlardan kurtarıp kavuştuk. Bundan sonra işimiz aynı zorlukta devam edecek. Belki daha fazla zorluk da olacak. Fakat en büyük engeli aştıktan sonra bu korkutmuyor. 

Gece, benim tüm karşılığım. Ruhumun zihnimin bedenimin en saf hali. Ve bu doğum gününü böylesine özel kılan da onun ilk doğum gününün olmasıydı.

Ah! Benim saf ve güçlü güzelim, Gece.

Gecenin Doğum Günü

Bugün doğum günüm. Yeni bir yaşa girdim. Senelerdir kutlamadığım bir gün. Çünkü farklı bir gün değildi benim için. Bu sefer ise gerçekten özel bir gün oldu. Bunun öyküsü bu. 

Şimdi de bir kutlama yaptığım yok aslında buna rağmen çok özel bir gün oluyor. Bugün sadece benim değil Gecenin de ilk doğum günü. Gece kim? Birbirinden habersiz kavuşmayı bekleyen iki aşık diyebiliriz. Ve bu kavuşmanın önünde en büyük engel de ben olmuştum. Aşılması en büyük engel, insanın ta kendisi. İş böyle olunca senelerdir kavuşmaya bir hasret bir halde kaldılar.

Şimdi ise bu yeni yaşıma girerken radikal kararlar alıp uygulamaya koydum. Ve en büyük engel olan kendimi aşıp bu kavuşmayı gerçekleştirdim. Bunca zorluk ve engelden sonra büyük bir mutlulukla gerçekleşti kavuşma. 

Fakat zorluklar yine devam edecek bunun farkında Gece. Ama şunu da iyi biliyor, artık en büyük engeli aştı. Gözünü en çok korkutan şeyi, kendini.

İşte, bu yeni yaşıma Gece ile birlikte girdim. Güzel bir doğum günü oluyor kutlamasız olsa bile. Her şeyden arınıp gecenin saflığında yeni bir yaşa yeni bir başlangıca girdim. 

Daha fazla uzatmayacağım. Bu güzel haliyle kalsın. Bu öykü de kendime güzel bir hediye olsun. Ve önümdeki hayallerime de bir tebessüm olsun.

15 Mart 2019 Cuma

Mastürbasyon Vs Sevişmek

Alınan zevk ve rahatlama bakımından benzer görülen iki seksüel aktivite. Peki gerçekten benzer mi yoksa aralarında çok fazla farklılıklar mı var ? 

Mastürbasyonu ele alalım. Cinsel isteği boşaltmak ve rahatlamak için yapılabilir. Bu konuda bir sorun yok. Fakat bağımlılık seviyesine gelmesi de zor değil. Ve yine bağımlılık seviyesine gelirse yada fazla yapılan bir alışkanlık aline gelirse gerek fiziksel gerek ruhsal sorunlara gerek de karakter sorunlarına yol açabilecek kadar önemli bir konu haline gelebiliyor.


Basit gibi görünen bir eylemin böyle ciddi sonuçları olabiliyor. Ve tabi bir de cinsellik konusunda da sorunlara yol açma kısmı da var. 

Peki alınan zevk konusunda durum ne? Bir zevk alınıyor ve rahatlama sağlanıyor. Fakat boşalmadan sonra sadece bu duygular hissedilmiyor. Pek çok negatif duygular da hissediliyor. Boşluğa düşmek, enerjinin tükenmesi, ruh halinin çöküşü gibi duygular mesela. 

Tabi bunlar aşırıya kaçıldığında anlık ruh halleri yerine günlük hayatı etkileyecek düzeye geliyor. Dozunda yapıldığında ise yani cinsel isteği boşaltmak için yapıldığında bir rahatlama ve gevşeme sağlar. 

Peki sevişmeden daha mı zevkli daha mı iyi? Bunu daha sonra ele alacağım. Tahminlere göre bir yanıt vermemek için zamanı gelince ele alacağım. Sadece sevişmenin farklı olduğunu farklı hissettirdiğini görüyorum.

14 Mart 2019 Perşembe

Boğazdaki Eller

Bu fotoğraf gören insanları etkileyecek, hislerinde karıncalanmaya yol açacaktır. Bu hisler farklılık gösterecek. Daha doğrusu iki net his olacak karşılıklı.

Boğazınızda bir elin olup sıktığını hissettiğiniz anlar oldu mu? Muhakkak olmuştur. Yada ellerinizi boğazınıza götürüp sıkmayı deneyin. Ne hissedeceksiniz? Boğulduğunuzu, nefes alamadığınızı. İşte bir taraftaki insanlar bu fotoğrafa baktığında bunu hissedecek. Gerilecek. Korkacak.

Peki ya sevdiğiniz bir insanın elinin boynunuzda orayı okşayıp sizi gevşettiği oldu mu? Olmuştur. Bir hayal edin olmadıysa. Boynunuzda gezinen parmakları boğazınızı hafifçe sıktığını ve tekrar okşadığını. İşte diğer kısımdaki insanlarda bunu hissedecek baktığında. Gevşeyecek, rahatlayacak.

Belki bir üçüncü tarafta haz duyanlar olacaktır. Ve bu aslında ikinci kısımdaki insanların içinde olanlardır. 

Güzel bir fotoğraf değil mi?

13 Mart 2019 Çarşamba

Bir Bakışta

Kadıköy sahilinde bir bankta oturmuş etrafı izliyor. Arada bir de saatine bakıyor. Eve gideceği otobüsü bekliyor. Beklerken de önündeki güzelliğin tadına varmak istiyor. Haksız da değil. Belki oturup soluklanabilirdi sadece ama bunu yapmadı. Bunu diğer herkes zaten yapıyordu çevresine baktığında. 

Kafasının içindeki sesler ise hala devam ediyor. Bir süredir baş gösteren bir sorun. Kafasının içinde çıldırtacak noktaya kadar çıkan fısıltılar duyuyor bazen. Ruhunu emen sesler.

Şu an ise o seviyede değil. Keyfini bozamıyor. Derin bir nefes alıp etrafa baktı. İnsanların koşuşturmalarını gördü. Ama o da ne? 

Yutkundu. Bazı şarkıları dinlerken bir görüntü oluşur zihinde ve o görüntüde bir kişi olur. Sadece o an şarkıyı dinlerken görür ve aslında tanımazsın. Yada okunulan bir kitaptaki karakterin hayal dünyasında yaratılan silueti gibi. Şimdi ise gerçek. O hayalinde gördüğü kadının gerçekteki haliydi o.

Hava soğuk ama onu sıcak bastı. Ter bastı. Derin derin nefesler almaya başladı. Montunun önünü açtı. O kadından gözünü ayırmadan. Kafasının içindeki sesler de kaybolmuştu. Fakat bunu fark etmedi.

O kadının yüzünün her bir ayrıntısını zihnine kazımaya çalışıyordu. Rüzgarda uçuşuyordu kadının saçları ve soğuk üşütmüştü. Atkısını dudaklarına kadar çekmeye çalışıyordu. Izlendiğinin farkında değildi.

Kadının yanına gitmeye karar verdi. Ama bir anlığına saatine baktı 'siktir' dedi. Otobüsünün saati gelmişti. Otobüse gidene kadar ona baktı. Onu hafızasına kazımak istercesine baktı. Ve gözden kayboldu kadın, otobüse binerken. 

Sesler yine kafasının içinde yankılanıyordu. Onunla dalga geçiyor sesler. Yumruğunu sıktı. Bir yumruk atmak istiyordu kendisine bu seslerden kurtulmak istiyordu. Sesler yankılanırken onun görüntüsü geldi gözünün önüne. Sesler yavaş yavaş diniyordu. Onun görüntüsü bu aptal sesleri susturmaya yetiyordu. 

Eve gelene kadar o görüntüyü düşündü. Ve aceleyle adımlarını attı. Eve girer girmez kalem ve kağıt aldı eline. Hafızasında fazla tutamazdı onu. Bir yerlere aktarmak zorundaydı. Ve kağıda dökerek yapacaktı bunu. 

Zorlandı. Sesler hiç olmadığı kadar şiddetlendi. Izin vermiyorlardı onu çizmesine. Bir mücadele içindeydi. Bu mücadele o sesleri öfkelendirdi. Dalga geçen sesler bu sefer öfke ile bağırıyordu. 

' yapmalıyım, yapmalıyım' diye o seslere bağırıyordu. Ve çizimi bitirirken kendinden geçti. Daha fazla dayanamadı bu delirten seslere. 

Gece yarısı kendine gelebildi. Başını kaldırdığında bitirdiğini fark etti. Derin bir oh çekti. Bütün ayrıntıları ile onu çizmişti. Ve sonrasında boya ile resmini tamamladı. 

Resme baktığında hissettiği rahatlığın ve sıcaklığın bir tarifi yok. Onu görmüşçesine mutlu ediyor. Ve en önemlisi hayalindeki kadının gerçeği kafasının içindeki acımasız sesleri dindirmişti.

12 Mart 2019 Salı

Bulanık Netlik

Renklerin ve görüntünün bulanıklığı baş döndürecek derecede. Fakat bir o kadar da net bir görüntüye sahip. 

Şuna benziyor sanki; hatırlayacağım, hatırlayacağım... Ah! Şimdi hatırladım. 

Tam da buradaki hatırlamaya benziyor bulanık renklerin içindeki o net görüntüyü görmek. 

Bu resim bana tam da bunu anlatıyor. Zihnimiz bazen bulanık olur bir şeyleri hatırlamakta zorlanırız, bir şeyler yazmakta zorlanırız. Ama aslında o şey zihnimizin içindedir. Ve bir anda fark ederiz orda olduğunu bir anda görürüz. 

Resimlerin bu yönünü seviyorum. Başkaları da farklı bir şey görebilir siz de onlardan farklı bir şeyi görüp düşünebilirsiniz. Ve çok da güzel bir resim sanki bu.

11 Mart 2019 Pazartesi

Sığınak

Filmlerdeki şu sahnelere özenmişimdir. Çevremde hiç görmedim nerdeyse bu tür bir yer. Tam bir kaçış noktası. Bir sigara tüttürmek, bir kadeh şarap içmek yada sadece etrafa bakarak oturmak için. Ne olursa olsun güzel bir kaçış yeri gibi görünüyor.

Belki bazılarınızın kaçış yerleri, sığınakları olmuştur. Bir şeyden sıkıldığınızda yada kendinizle baş başa kalmak istediğinizde gittiğiniz bir yer. Ağlamak için de olabilir bunu da unutmayalım. Yada rüzgarı teninizin içinden geçirmek istediğinizde.

Böyle bir sığınağım, kaçış yerim olmasını isterdim. Ne için olacağını bilmesem de. Sadece oturmak için bile olsa da.

Şiddetli Tutku

Tutkunun en şiddetli halini merak ediyordu. Bunun sınırı ne olabilirdi? Aklına pek çok şey geliyordu ama daha fazlası mutlaka olabilirdi. Gerçi insanların tutku anlayışı farklılık gösterebilirdi. Birinin en şiddetli hali diğerinin en hafif hali olabilirdi. O yüzden kendi skalasına göre en şiddetlisini bulmak istiyordu. 

Canını sıkan bir nokta bunu nasıl yapacağı ile ilgiliydi. 

Düşündü, düşündü, düşündü... Sonunda nasıl yapacağını bulmuştu.

Kendi yazılarını paylaştığı, resimler ve fotoğraflar paylaştığı bir hesabı vardı. Ve azımsanmayacak sayıda da takipçisi ve okuyucusu vardı. 

' Tutkunun en şiddetli hali sizce nedir ? Bunu fotoğraf yada çizimlerinizle gösterir misiniz?' diye sordu. Gönderileceklerin hepsini kendine saklayacak hiçbir şekilde paylaşmayacaktı. 

Bir hafta böylece gelenleri topladı. Bir hafta sonunda bakmaya karar verdi. 

Bazıları çok pornografik bazıları ise çok soft şeylerdi. Bazı çizimler gördü onları çok beğendi. Harika çizilmişlerdi. Fakat yeterli gelmemişti. O istediği şiddetli hali göremiyordu. 

Yüzlerce şeye baktı belki. Ama hiçbirinde istediği kıvamda, işte bu diyebileceği görüntüyü bulamıyordu.

Tam galiba bulamayacağım derken bir çiftin attığı fotoğrafları gördü. Bir çıplaklık yoktu. Erotizm belki ama daha fazlası da yoktu fotoğrafta. Ama tam da bu dediği fotoğraf olmuştu. Aslında iki ayrı fotoğraftı. Fotoğraf yüzünde bir tebessüme neden olmuştu.

Fotoğrafı atan çifte teşekkürlerini sundu. Ve tutkunun bu en şiddetli halini bulduğuna sevinip bunu yazıya dökmeye başladı. 

10 Mart 2019 Pazar

Çakıl Taşı

Herkes bir dönem deniz kabuğu toplamıştır. Çocukluğunda yada ilk gençlik dönemlerinde. Denize gidildiğinde çok ilgi çekecek şeylerdi çünkü. Bazıları koleksiyonunu yapmış yada biriktirmiştir. 

Eh, ben de severdim. Fakat diğer herkes kadar değil. Ben o dönemlerde deniz kabuğu yerine çakıl taşlarını toplardım ama hepsini değil tabi. Rengi şekli ilgimi çekenleri. Diğerlerini ise almazdım fakat eğlenmekten geri de kalmazdım. O taşları da denizde sektirirdim. Çok da güzel sekerdi.


Pek görmedim o dönem çakıl taşı toplayanları. İlginç gelmiştir bana bu. Tabi bir de kumdan kale konusu var. Kumdan bir kale yerine hep daha farklı şeyler yapmıştım. Bazen bir şeyler yapmak değil kuma bir şeyler çizmiştim. Bunu da nedense pek görmedim. O çevrede yani.


Fakat öykülerimi yazarken bu farklı düşünceler nedense çok az geliyor. Çakıl taşlarını düşününce bunu yazmak geldi aklıma. Özel şeyleri seviyorum galiba. Herkes bir şeyi yaparken ben daha farklısını yapma arzusundayım.






9 Mart 2019 Cumartesi

Bilinmez Güzelim

'Ona anlatıyordu kendini. Çünkü onun kendini yargılamayacağını, doğruları konuşarak yardım edeceğini, edemese dahi yanında olacağını biliyordu. Fakat bu seferki sorun ortaktı ve aynı sorundan muzdariplerdi.

Biri kadın biri erkek iki dosttu onlar. Bu açıdan insanları şaşırtsalar da sağlam dostlukları insanların düşüncelerinin değişmelerini sağlıyordu. 

Muzdarip oldukları sorun ise karşı cins ile duygusal ilişkilerdi. Ufak tefek bir sorun da değildi. Çünkü ikisi de ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını bilemiyor kendini kasıyor ve içten davranamıyorlardı. Bu da duygusal ilişkilere başlayamamalarına yol açıyordu her zaman. 

Her zaman karşılarındaki insanlardan olumsuz tepki mi aldılar? Hayır, aslında çoğunda yardımcı olmaya çalıştı karşılarındaki insanlar. Ama aşamadılar bu engeli.

Sosyal fobiye sahip değillerdi. Çevrelerinde pek çok arkadaşı vardı ikisinin de. Sorun neydi o zaman? Bunu hem tek başlarına hem de birbirleriyle konuşurken düşünmüş ama nedenini bulamamışlardı. Oysa ikisi de birbiri adına tanıştırmak için insanlarla konuşabiliyordu. Ama durum buluşmalara geldiğinde o saçma halden kurtulamıyorlardı.

Yokuş aşağı inemiyorlardı bisikletle. Durum bundan farksızdı. Yersiz korkular duygularının önlerine geçiyordu. Yapmak istediklerini yapamıyor söylemek istediklerini söyleyemiyorlardı.'

Bu durum kaç insanda var bilmiyorum. En azından kendimde olduğunu biliyorum. Ve kadın erkek fark etmiyor bu sorun yakalayabildiğini yakalıyor. Benlik ile ilgili büyük bir sorun yaratıyor. İnsanı yanlış da tanıtıyor. Oysa ancak bu engel aşıldığında yokuş aşağı bisikletle inmenin o hissine varılabilir.

Belki de kendimize bir tavsiye vermeliyiz tam da şöyle;

4 Mart 2019 Pazartesi

Dengesiz

Dengesiz ruh hali onu her zaman yalnızlığa sürüklemişti. Bunu değiştirmek için her zaman çok çabaladı. Fakat değişen bir durum olmadı. Etkisinin az olduğu dönemlerde sorun yoktu. Bir şekilde idare edebiliyordu. Arttığında ise anlık bir ruh hali dengesizliğine dönüyordu durum.

Hayallerinin peşinden gitmesine de engel oluyordu. Çünkü ne zaman bir şeyler yapmaya kalksa o dengesizlik ortaya çıkıyor ve tüm gücünü emiyor. Üşengeç gibi davranmaya başlıyordu sonrasında da. 

Bir yardım eli beklemedi mi? Bekledi. Geldi de. Fakat o yardım ellerine tutunmaya da gücü yetmedi. Bu anlık değişimler onu mental anlamda tüketiyor, bunun sonucunda bedenine de yansıyordu bu yorgunluk. 

Oysa psikoloji ve ruh halleri ile içli dışlı biriydi. Bir başkasına kolayca yardım edebiliyordu. İş kendisine geldiğinde ise yetmiyordu kendine. Her şeyin farkında olmasına rağmen. Konuştuğunda bunu da dile getiriyordu.

Fakat aynı zamanda kendi sorunları söz konusu olduğunda ketum birisiydi. Detaylandırarak anlatmazdı. Bazen hiç anlatmazdı içindekileri. Belki de büyük bir hataydı bu. 

Ne kadar uğraştıysa çözemedi dengesizliğini. Neden? Bunun için onlarca neden sıralanabilir. Ve çözümler de öyle. 

Bunları yapmak yerine eline almış şarabını bir şeyler karalıyor kağıtlara. Dengesizliğinde boğuluyor.

2 Mart 2019 Cumartesi

Peluş Koruma Kalkanı

Kızlar mı kadınlar mı? Hangisi ile başlamalıyım. Bu basit kelimeleri bile uzunca tartışabilir insanlar, neyse.

Kadınların çocukluğundan başlayarak yetişkinliğe kadar uzanan dönemlerinde yanlarında hep bir peluş oyuncak ayısı olur. Ve yakın bir bağ kurarlar. Sanki bir peluş ayı değil de canlı bir varlık onlar için. 

Onunla uyurlar, canları sıkıldığında mutsuz olduklarında ona sarılıp yatarlar. Onunla dertleşirler. Ve burda anlatmak istemediğim derecede özel şeyler yaparlar. 

Kısacası bir peluş ayıdan daha fazlası. Peki neden ?

Güvende hissetme ve korunma güdüsü diyorum. En güçlü kadın dahi ihtiyaç duyar buna. Peki biz erkekler duymaz mıyız? Elbet duyarız ama kadınlar kadar derinden değil. 

Peluş ayı ise onu koruyan ilk yabancı oluyor. Ve seneler süren bir bağ kuruyorlar. O yüzden peluş ayısı olan bir kızla dalga geçmek yerine bunu akla getirmek daha iyi.  Koruma kalkanlarına zarar vermemeli.



Fotoğrafın Hikayesi -2

bir yandan okuluna gidiyor, günlük yaşamını sürdürüyor bir yandan da fırsat bulduğu günlerde sahafa gidip yaşlı amcaya soruyordu kitabı satan yine geldi mi diye. aldığı cevap hepsinde aynıydı. yaşlı amcanın, bu merakını her soruşunda ise geçiştirmekle yetiniyordu. 

bir kurt gibi içten içe kemiriyordu öyküyü bu merak duygusu...

eve geldiğinde bakmadan edemiyordu o fotoğrafa. özellikle de kitabı okuyup bitirdikten sonra. mantığını çözmeye çalışırken bir yandan bu fotoğraf onu etkilemeye başlamıştı. oysa ki böyle fotoğraflarla etkilenecek bedeninde değişiklikler yaşayacak biri değildi. ama nedensizce bu fotoğraf onun bedeninde ve ötesinde, zihninde kıvılcımlara neden oluyordu.

günler birbirbini kovalarken artık umutsuzca sormaya başladığı zamanlardan birinde sahafa gitti yine. yaşlı amcanın tebessümle bir kağıda baktığını gördü. ve daha ağzını açmadan kağıdı verip, geldi çok beklediğin dedi. 

öykü şaşırdıktan sonra yüzünde tebessüm oluşmasına engel olamamıştı. yaşlı amca konuşmaya başlamıştı. o gence, öykünün merak ettiğini onu sorduğunu gibi şeyleri anlatmış, genç ise şaşkın bir ifadeyle dinlemiş. getirdiği kitabı verdikten sonra çalıştığı yerin adresini bırakmıştı yaşlı amcaya. iki saat önce oluyordu bu durum.

öykü teşekkürler edip çıkıyordu sahaftan. nedensizce bir rahatlama ve sevinç hissi kaplamıştı. evine yürürken uzun bir zaman sonra daha keyifli gidiyordu. yarın gidecekti oraya. ve çekinmiyor değildi. tanımadığı bir kişi bilmediği bir yer. ama içindeki merak hepsini bastırıyor, cesaret veriyordu. 

eve vardığında bir heyecan vardı içinde ve işlerini halledip erkenden uyuyordu. sabah kalktığında neşeyle işlerini yapıyor ve kıyafetini özenle seçiyordu. bir an ne yapıyorum ben böyle diye kendi kendine utanmış ve kızmıştı ama bu onu durdurmuyordu. 

özenle giyinmiş ve saçını yapmış bir halde elinde kitap ve arasında fotoğraf ile kağıttaki adrese heyecan tedirgin ve merakla gidiyordu. adresteki binanın önüne gelirken gencin onu pencereden izlediğinden habersizdi. genç onu tanımamasına rağmen yaşlı amcanın anlattığı kadarıyla biliyordu.

öykü daha apartmanın önüne gelip zile basacakken kapı açılıyordu. öykü izlendiğini anlamıştı. ve bu buraya gelirken hissettiği duyguları zirve yaptırmıştı. yavaş yavaş merdivenleri çıkıp gencin olduğu kata çıkıyordu. kapı açılma sesi duydu. ve basamakları çıkarken yukarıya baktığında kapının açık olduğunu gördü.

kapının önüne geldiğinde gencin orda durmadığını anladı. bir an tereddüt yaşıyordu. girmemeli miydi? fakat buraya kadar gelmiş ve tüm merakını giderecek kadar yakınken bunu neden yapmalıydı? içindeki bu duygulara rağmen adımını içeriye doğru atıyordu. 

bir fotoğrafçıydı burası. hem ev olarak hem de stüdyo olarak kullanılıyordu. gencin makinelerinin başında olduğunu gördü. tedirginlik ve korkusu diniyordu yavaş yavaş. genç, öyküye dönerek tebessümle hoşgeldin diyor öykü ise tedirgin heyecan dolu bir tebessümle karşılık veriyordu.

kitabı eline alıp içinden fotoğrafı çıkarıyordu. genç önce şaşırıp bu o kitabın arasında mıydı diye soruyordu. kendisi de bu fotoğrafın nereye kaybolduğunu arıyordu. fotoğrafı alıp öyküye dönerek;

- neden soruyordun beni?
+ fotoğraf (hafif titreyen sesiyle.) ve bu kitap, kitaptaki notlar.

genç, öykünün neyi merak ettiğini anlamıştı. ve anlatmaya başlamıştı fotoğrafın öyküsünü.

bir iki ay önceydi. bir çift gelmişti. standart işlerden biri diye düşündüm. işığı vs ayarlamakla meşguldüm. ben bunlarls uğraşırken o çift bana farklı bir çekim yapabilir misiniz diye sordu. ne gibi diye sordum merak ederek. onlar da nü dedi kısa ve net bir cevap. 

yüzünmdeki ifadeyi fark edince, biliyoruz farklı bir istek ama çekerseniz bizi çok mutlu etmiş olursunuz diyorlardı. ben de kabul ettim ve sadece iki fotoğraf tek bir poz çektim. onlar giyindikten sonra neden böyle bir poz çektirdiklerini sordum. ve bana basit bir cevap verdiler. 

biz çok zorluklar yaşadık bunları aştık. ve bunları hep beraber yaşadık her anında her saniyesinde. hatalar yanlışlar hepsini beraber yaşadık. güzel şeyleri de. hiçbir zaman kopmadık. hep birbirimize dolandık. ve şimdi bunların bir sembolü bir anısı olması için çektirdik. bu poz bu fotoğraf bizi her şeyimizle anlatan en sade halin fotoğrafı ve pek çok fotoğrafçı kabul etmemişti. o yüzden bir tanesi sizde kalabilir teşekkür hediyemiz olarak. 

onlar buradan çıkarken ben de olduğum yerde kalmıştım. basit seksüel bir fotoğraftan daha fazlası için burdalardı. o yüzden en sevdiğim kitabın arasına koymuştum. satarken o kitap da araya girmiş ve sana gelmiş.

öykü şaşkınlıkla bunları dinledikten sonrs tebessümle karşılıyordu. çok etkilenmişti. ve kitabı da sahibine uzattı. genç ise sende kalabilir diyerek almadı.

bir fotoğraf çekilmek istedi elinde kitap ve o fotoğrafla içten bir tebessümle. ve sonra da çekildiği fotoğrafı aldı. daireden çıkarken yine kitap paylaşabiliriz, tabi istersen diyordu öykü de neden olmasın diyordu. içindeki büyük merakı gidermişti ve kitap paylaşabileceği bir insan da tanımıştı. içinde büyük bir mutlulukla evine doğru adımlarını attı. 

Fotoğrafın Hikayesi -1

bu fotoğrafta ne görüyorsunuz ? bu öykünün konusu tam da bu soru. neyse, öyküye geçelim.

" çizim yapmayı resim yapmayı seviyordu. bir hobi olarak yapmıyordu. bazen çizdiklerinde kendini kaybedip hayal kurarken bulabiliyordu. sanki bir trans haline giriyor ve ancak kalem yada boya kağıttan kalktığında çıkıyordu trans halinden.

yazmayı da severdi. karalamalardan öteye geçmiyor diye düşünürdü hep kendi kendine. kimseye de okutmamıştı oysa. saklamak daha güzel geliyordu sanki ona. ve okumak bu onun için bir tutkuydu. gerek yazdıklarında gerek çizdiklerinde hepsinde okuduğu kitaplardan izler bırakırdı. 

elindeki kitapları yine bitirmiş ve biriktirdiği parasıyla yeni kitapların peşine düşmek için hazırdı. kitaplarını çoğu zaman tanıdığı bir sahaftan alıyordu. sahafın sahibi, uzun zamandır burayı işleten kitaplar konusunda bilgili bir yaşlı amcaydı. ve öyküyü de tanıyordu. sürekli gelen insanlardan biri olmuştu ve öykü bu yaşlı amcadan kitapları dinlemeyi tavsiyeler almayı onları okumayı seviyordu. 

öykü evden çıkmış sahafa gelmişti. yaşlı amca öyküyü görünce demek kitaplar yine bitti diyor ve gülüyordu. öykü alışmıştı kendisine böyle takılmasına. yaşlı amca dükkan senin diyip kendine kahvaltılık simit ve çay almak için dükkandan çıkmıştı. öykünün uzun uzun kitaplara bakıp seçtiğini biliyordu ve daha önce de ona bırakıp çıktığı çok olmuştu.

öykü yine sahafın içinde kitapların arasında kendini kaybetmişti. yüzünde tuhaf mutlu edenbir tebessümle bakıyordu kitaplara. ama bu sefer bir kitap dikkatini çoktan çekmişti. çok sevdiği bir yazarın daha önce okumadığı bir kitabını bulmuştu. heyecanla sayfaları aralamaya başladı. notlar vardı. bazı insanlar için bu rahatsız edici olabilir belki ama öykü bunları seviyordu. kitabı okurken neden buranın altını çizmişti neden bu notları almıştı gibi sorularla onların üzerinde düşünmek keyif veriyordu bazen sinir olduğu da bir gerçek tabi.

fakat kitabın orta sayfalarına geldiğinde bir fotoğraf buldu. ilk başta ne olduğunu anlamadı. şaşırmıştı. daha önce onlarca kitap almış böyle bir şeyle bir fotoğrafla karşılaşmamıştı. fotoğrafı eline alıp baktığında ise gözleri büyüdü yüzü kızardı. 

yaşlı amca kahvaltılıkları alıp dükkana gelmişti. öyküye, sana da simit aldım derken öykü bir anda elindeki fotoğrafı kitabın arasına koyup kapadı. onu böyle görünce ne oldu diye sordu yaşlı amca. öykü ise onu geçiştirdi. 

kahvaltıya eşlik edip kitaplar hakkında yine tavsiyeler aldı. aldığı kitapların parasını ödeyip çıkarken, bu kitabı kim getirdi sana diye sordu yaşlı amcaya. tanıdıklardan değildi ilk defa getiren biri diye cevapladı. sen neden sordun sorusuna ise çok sevdiğim bir yazarın kitabı daha önce okumamıştım o yüzden merak ettim şeklinde cevap verdi. gelirse yine haber ederim sana dedi yaşlı amca ve öykü yaşlı amcayla vedalaşıp eve döndü. 

bu fotoğrafın ne işi var bu kitabın içinde neden böyle bir fotoğraf çekilinmiş diye söyleniyordu. mantıklı cevaplar arıyordu. ama bir mantık kuramıyordu. kendine de şaşırdı. neden bu kadar merak ediyorum edepsizin biri koymuş işte ne düşünüyorsun üzerine diye kendine kızıp geçiştirmeye çalışıyordu. içten içe ise merak vücuduna yayılıyordu.

fotoğrafı kaldırıp çizimlerinin ve karalamalarının olduğu yere koymuştu. birkaç gün aklından bu konuyu çıkarmış her zamanki yaşamına devam ediyor ve aldığı kitabı okuyordu. bazen merak aklının ucuna inse de hemen uzaklaştırmayı başarıyordu. 

fakat kitaba alınmış notlar bu kitabın sahibini iyice merak ettirmişti ona. aklındaki sorular iyice içine yerleşmeye başlamıştı çünkü. 

ve kararını vermişti. kitabın sahibini bulacaktı... "