Sosyal medya adını verdiğimiz sanal bir yaşantısı var insanların. Kullanmayan insanlar kullananlara göre azınlıkta kalıyor. İyi kullanılırsa herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Fakat insanlar çoğu şeyde olduğu gibi bu konuda da yalana, hileye ve bokunu çıkarmaya daha çok meraklı oluyor.
Günlük yaşantımızda hiç mi yalan söylemiyoruz?
Elbette söylüyoruz. Fakat sosyal medyada bu yalanların boyutu büyüdükçe büyüyor ve kendi yerine yarattığı sanal bir karakteri karşısındaki insana tanıtabiliyor insan. Yalanların ise sınırı hiç olmuyor.
Ve sanal dünya gerçek dünya ile yarışır hale geldi. Geçtiğinde ne gibi problemler doğuracağını kaç insan biliyor acaba?
Sosyal medyanın gelişimi ile insanların psikolojik şiddete ve tacize uğraması, psikolojik rahatsızlıkların artması tesadüf olan şeyler değil.
Bir önemli konuda az önce yazdığım kendi yerine sanal karakter yaratma konusu. İnsanlar bununla tatmin ve mutlu oluyor. Ama gerçek dünyaya geçemediği ve geçemeyeceği için bir süre sonra mutsuzluk ve depresyon belirtileri göstermeye başlıyor. Yani çöküş sürecinin başlangıcı tatmin ve mutluluk oluyor.
Suçlu kim?
Sosyal medya, sanal dünya değil. Sorunun temelinde yine insan var. Sosyal medya burada bir dürtücü hızlandırıcı aracı konumunda. Çözüm yine insanda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder